
Bu Bilgi Hayatımızda Ne İşe Yarayacak?
- Enes Kerim Şafak
- gönderildi BilimEğitimKültürYaşam
- 13
Merhabalar.
Günlük yaşantımızda birilerinin şöyle bir “serzenişte” bulunduğunu mutlaka duymuşuzdur: Bu bilgi hayatımızda ne işe yarayacak ki, neden öğreneyim ben bunu? Bunu diyen insanlara bakacak olursak, pragmatistliği yanlış anlayarak ve aşırıya kaçarak yaşadıklarını görürüz. Gerçekten de onlar neredeyse bütün bilgilere böyle bir serzenişte bulunuyorlardır (ki hakikaten de onların mantığından bakarsak bu tutumu bütün bilgilere uygulamak lazımdır). Yalnızca bu gözlemleri yaparak dahi bu sorunun doğru bir soru olmadığını ve neredeyse her türlü bilginin değerli olduğunu anlarız fakat biz yine de konuyu sistematik olarak ele alalım; bu soruyu sormanın neden yanlış olduğunu ispatlayalım:
Bilgiyi kendi bakış açımızdan bakarsak ikiye ayırabiliriz: Çıkarsamalı bilgiler ve hazır bilgiler (Böyle ayırmayı uygun gördüm, benden önce mutlaka başkaları da böyle ayırmıştır diye düşünüyorum. Bu tür şekliyle literatüre geçmişse yorumlarda belirtiniz lütfen).
Çıkarsamalı Bilgiler
Çıkarsamalı bilgiler, öncül bilgiler arasındaki ilişkileri inceleyerek ve başka bilgilerden yola çıkarak “çıkarım” yapma yoluyla oluşturulan bilgilerdir. Çıkarsamalı bilgiler fevkalade önemlidir çünkü çıkarım yapma işinin temelinde gerçekliklere ve doğrulara ulaşmak vardır. “Çıkarsamalı bilgilerin” “hazır bilgilerle” ilişkisini incelemeden önce gelin çıkarımlar yaparak “gerçekliklere” ve “doğrulara” ulaşmanın neden önemli olduğuna değinelim.
Gerçeklikler
Çoğu zaman “doğruların” aksine “gerçekliklerin” iyi-kötü olma durumları hakkında “net” konuşamayız. Örnek vermek gerekirse, ölüm bir gerçekliktir; fakat ölüm iyi midir, kötü müdür? Peki ya kütle-çekim kuvveti? İyi midir yoksa kötü müdür? Bu tür soruları tüm gerçekliklere uyguladığımızda neredeyse her zaman benzer bir çıkmazla karşılaştığımızı görürüz. Ancak gerçekliklerin üzerine kurulmuş bir etik felsefesinin zor yapılması onların değerini düşürmez. Nitekim gerçekliklere ulaşmak önemlidir; çünkü adı üstünde onlar “gerçektir”, bizim etkimiz ve gözlemimiz olmadan da varlıklarını sürdürürler, bizlerden bağımsızdırlar. Buradan da bilimin temel sayılabilecek amacına ulaşıyoruz: Evrenimizde gerçekleşen fenomenleri ve olguları incelemek, onlar arasında ilişkiler kurarak kurallar belirlemek; böylelikle evreni gitgide daha da çok anlamak.
Gerçekliklere ulaşmak önemli dedik; peki “doğrulara” da ulaşmak önemli midir?
Doğrular
Gerçekliklerin aksine doğruların iyi-kötü olma durumları hakkında çok daha net konuşulabilir. Çünkü gerçekten de “doğrular” adı üstünde “doğru” oldukları için çoğunlukla “iyidir” (bazı kanunlar vs. hariç olabilir). Aynı durumun tersi de söz konusu olabilir, iyiler de iyi oldukları için doğrudurlar. İyi-kötü ayrımında ise iyiyi tercih etmemiz gerektiğine göre, doğruları da tercih etmemiz gerekir; bu da beraberinde onları bulmamız gerektiği görüşünü doğrular.
Hepimizin bildiği gibi tarihte, felsefede, dinde, psikolojide, sosyolojide ve daha birçok alanda ulaşmamız gereken doğrular vardır. Onlara ulaşmak için çıkarımlar yaparız; peki bu çıkarımları nasıl yaparız?
Çoğunlukla akıl yürüterek. Çıkarım yapmamız için bazı öncül bilgilere ihtiyacımız vardır. Öncül bilgilerin arasındaki ilişkileri inceleyerek, yeni fikirler üreterek ve halihazırda üretilmiş olan fikirlerden ve bilgilerden yola çıkarak yeni şeyler üreterek “çıkarsamalı bilgileri” elde etmiş oluruz. Bu bilgiler sayesinde de gerçekliklere ve doğrulara bir adım daha yaklaşmış oluruz.
Çıkarsamalı bilgilerin neden önemli olduğunu az çok açıkladıktan sonra şimdi de bilginin bizim bakış açımızdaki ikinci formunu, yani hazır bilgileri inceleyelim.
Hazır Bilgiler
Birçok insan ansiklopedilerde, kitaplarda ya da internette yazılan bilgileri öğrenmemizi yanlış bulabilir, eleştirebilir. Onlara göre bu tür bilgiler zaten bir yerlere yazıldığı için öğrenmemize gerek yoktur; hatta öğrenerek adeta “hamallık” yapmış oluruz (!). Bu -tahmin edeceğiniz gibi- çok yanlış bir bakış açısıdır. Çünkü çıkarsamalı bilgileri elde etmek için öncül bilgilere ihtiyacımız olduğunu söylemiştik; öncül bilgileri ise “hazır bilgiler” kapsamına alabiliriz. Öyleyse “hazır bilgiler” olmadan çıkarımlar yapıp “çıkarsamalı bilgileri” elde etmemiz mümkün değildir. Şöyle bir örnek verebiliriz: Amerika Birleşik Devletleri’nde gezinti yapmakta olan bir turistiz ve bazı yerlerde “July 4” yazılı pankartlar görüyoruz. Acaba Amerika Birleşik Devletleri’nin 4 Temmuz 1776 gününde kurulduğunu bilmesek bu tür pankartların asılma sebeplerine dair bir çıkarım yapabilecek miydik? Ya da asan kişilerin siyasi görüşlerine dair? Elbette hayır, böylesine bir çıkarımı yapabilmemiz için ansiklopedilerde yazmakta olan bu bilgiyi bilmemiz gereklidir. Başka örnekler vermeye devam edelim:
Kitaplarda çoğunlukla başka kitaplara, olaylara ve yahut durumlara atıflar bulunur. Kitapları okurken atıf yapılan şeyi bilmediğimiz takdirde (yani hazır bilgiyi) yapılan atfı anlayamayız, hatta muhtemelen farkına bile varmayız. Ya da yolda yürüdüğümüzü varsayalım; mimari bilgilere sahip olmadan gördüğümüz binalarla ilgili çıkarımlar yapabilecek miyiz acaba, yoksa sadece “güzel” ya da “çirkin” deyip geçecek miyiz (hatta bunu bile yapmayabiliriz)?
Tüm bu örneklerden çıkacak sonuç şudur: Çıkarsamalı bilgileri elde etmek için bilmemiz gereken hazır bilgilerin bizde olup olmadıklarının çoğu zaman farkında bile değilizdir. Bu tür bilgilerin eksikliğini neden hissedemediğimizi daha önce bir yazımızda açıkladığımız için tekrar yazmayı lüzum görmüyorum, buraya tıklayarak okuyabilirsiniz: “3. Göz Eksikliği Metaforu”.
Hazır bilgileri de incelediğimize göre, şimdi sıra bu ikisini birleştirmekte, birleştirirken ise neyin açığa çıktığını incelemekte.
Doğru Düşünmek
Hazır bilgilerden çıkarsamalı bilgileri elde etmeye çalışmak bizi doğru düşünmeye zorlar. Doğru düşünmenin ise ucu bucağı yoktur; herkes aynı doğrulukta düşünemediği gibi kimsenin de “ben artık oldum, en doğruyu ben düşünürüm” deme cüreti yoktur; çünkü her zaman için düşünme şeklimizden daha da doğru düşünmek mümkündür. Bunun nedenini ise şu adımlarla keşfedebiliriz:
• Yeni bilgiler öğrendikçe (yüksek olasılıkla) gitgide daha doğru düşünürüz.
• Öğrenebileceğimiz bilgilerin haddi hesabı yoktur; üstelik tüm bilgileri aynı anda öğrenebilecek bir yeteneğimiz bulunmamaktadır.
• Dolayısıyla her zaman için yeni bilgiler öğrenebiliriz, yani her zaman için daha da doğru düşünebilmek mümkündür.
Doğru düşünmenin ucu bucağı olmadığını belirttikten sonra, doğru düşünmenin aynı zamanda önemli ve edinmeye çalışılması gereken bir özellik olduğunu da söylemek gerekir. Çünkü doğru düşünmek adı üstünde “doğrudur”, doğrunun da neden önemli olduğunu yukarıda belirtmiştik; fakat doğru düşünmenin belirtmemiz gereken farklı bir özelliği daha var:
Doğru düşünmek tüm hayatı kapsar. Bunu şöyle açıklayabiliriz:
İki insan düşünelim, A kişisi B kişisine göre daha doğru düşünebiliyor olsun. Öyleyse A kişisi neredeyse tüm konularda daha başarılı, pratik ve iyi olacaktır. Çünkü hayatımızdaki neredeyse bütün konularda, alanlarda ve işlerde “düşünme” eylemi hep ama hep bulunur; insan zaten bir şeyler düşünmeden bile duramaz, beyni hep çalışır. Eh, hayatın genelini bu denli kapsayan bir konuda daha başarılı olmak, bir taş ile bilmem kaç tane kuş vurmak demek olur.
Şöyle bir itirazda bulunabilirsiniz: İyi de ben hayatımda hiçbir iki insan görmedim ki birisi diğerine karşı tüm konularda baskın gelsin? Ancak dikkat ederseniz ben düşünmeyi tamamen genelledim; fakat günümüzde düşünme eylemi birçok parçaya özelleştirilmiş durumda (sayısal düşünme, sözel düşünme vs.). Çevrenizde hiç A ve B kişisi gibi insan bulunmamasının sonucu da burada yatar, çünkü gerçek hayatta bir insanın diğer insana karşı tüm düşünme özelliklerinde baskın gelmesi neredeyse imkansızdır. Fakat siz de kabul edersiniz ki çevrenizde şu tip iki insan vardır: Birisi diğerine göre sayısal konularda daha doğru düşünüyor. Düşünmeyi özelleştirdikçe çevrenizdeki örnekler de o kadar artar, deneyebilirsiniz.
Öyleyse Bilgi Değerlidir…
Evet, tüm bu açıklamalarımız ve ispatlarımız bize gösteriyor ki, edebiyat, matematik, sanat, fizik, bilim, sosyoloji ve daha birçok alana ve konuya dair bilgimiz olmayabilir; fakat bu durum onları değersiz yapmaz, tam aksine bizleri eksik yapar. Bilmediğimiz bilgilere bir bahane bulmak zorunda değiliz; önemli olan bulunduğumuz konumu kabullenebilmek.
Bu yazı “3. Göz Eksikliği Metaforu” adlı yazımla ilişkili bir yazı oldu; iki metin arasında birçok bağlantı var. Bu iki yazıda açıkladıklarımızdan çıkan genel bir görüşü, insanlar üzerinde gözlemlediğim bir “eğilimi” ise başka bir yazımda açıklayacağım; böylelikle birbiriyle bağlantılı bu konular hakkında yazmayı düşündüğüm 3 denemeyi de tamamlamış olacağım, sağlıcakla kalın.
Not: Bilgiyi ancak belli bir zaman aralığında iki forma ayırabiliriz diye düşünüyorum, mesela hazır bilgi dediğimiz bilgilerin pek çoğu zamanında çıkarsamalı bilgilerdi; zaten insanlık medeniyeti de genel olarak eskinin üzerine yenisini katmakla gelişiyor.
Fotoğraf: Dünya çapında işler yapan Refik Anadol, modern dünyanın hayatımıza kazandırdığı “enstalasyon” (installation art) sanatıyla ilgileniyor ve genellikle bu yönde eserler üretiyor. Kendisininin çalışmalarını buraya tıklayarak takip edebilirsiniz. Bu fotoğraf da “Arşiv Rüyası” adlı enstalasyonundan; bilginin haşmetini ve büyüklüğünü sanatsal şekilde gösterdiği için bu fotoğrafı seçmek istedim.
http://refikanadol.com/works/archive-dreaming/
Paylaş
Yazar hakkında
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.
Yazıyı genel anlamda biraz uzun ve anlatım açısından karmaşık bulmakla birlikte içeriği ve vermek istediği mesaja tamamen katılıyorum. Bilgi çağındayız öyle ki bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay. Önemli olan bu bilgiyi doğru şekilde özümsemek ve kullanmak.
Okumaya ve yazmaya devam…
Bence de bazı yerlerde karışık bir yazı oldu, size katılıyorum Selva Hanım; sonraki denemelerimi umarım daha saf yazacağım 🙂
Yaptığınız yorumların ve değindiğiniz kısımların hepsine katılıyorum diyebilirim; ve evet, okumaya ve yazmaya her zaman devam! 🙂
Geri Dönüşler: Tarih Neden Önemlidir? - Defter Arkası
Bu yazılarin 3. Hangisi oluyor acep?
Merhaba, ilginiz için teşekkürler. Henüz yazmadım, yazınca ekleyeceğim buraya da 🙂