
Tarih Neden Önemlidir?
- Enes Kerim Şafak
- gönderildi BilimTarihYaşam
- 28
Merhabalar.
Kimimiz okullarda gördüğümüz tarih derslerinden zevkle çıkar, kimimiz tarihi sıkıcı bulur. Öyle ya da böyle, insanlık tarihinde çok önemli bir konuma sahip olan “tarih” neden önemlidir? Onu neden öğrenmeliyiz? Bu sorulara cevap vermeden önce, tarihin ne olduğuna bakalım.
Tarih sosyal bilimden ziyade, bir disiplindir.
Tarih bazı akademik camialarca sosyal bilimlerin bir dalı olarak sınıflandırılır, mesela National Research Council (Ulusal Araştırma Kurulu) tarafından. Elbette ki tarihi birincil kaynaklara başvurarak sistematik bir şekilde yorumlayabiliriz. Ancak bana göre Tarih sosyal bilimden ziyade, daha çok bir disiplin gibidir. Yani Tarih, bilgi birikimimizin bir dalıdır. Üstelik bu bilgilerimizi başka bilimlerde metot olarak kullanabiliriz. Bu yazıda da bahsedildiği gibi bilim, evrenimizde oluşan fenomenleri anlama çabasıdır. Bilim bu fenomenleri (olayları), içerisinde neden-sonuç ilişkisi bulunduran, bütünleyici ve mantığa uygun hipotezlerle açıklar. Tarihi incelerken, daha sonra bahsedeceğim, hipotezler kurulabilir. Fakat yine tarih, hipotezler kurulmadan da incelenebilir. Yani tarihin her zaman fenomenleri açıklamak gibi bir amacı yoktur. Peki, bu onu değersiz yapar mı?
Elbette ki hayır. Hatta, tarihin bir disiplin olması onu bilimden de önemli yapabilir, tıpkı felsefe ve matematik gibi. Bu gibi disiplinler “bilimlerin çatısı” görevini üstlenebilirler. Klasik bir söz vardır, fizik matematiği kullanır diye. Hakikaten de, matematik kullanılmasaydı fizikte bu kadar bilgi sahibi olamazdık (hatta hiç olmayabilirdik de). Ancak matematiğin kendisi evrendeki olayları açıklamaya yönelik midir? Diğer yandan, felsefe neredeyse bütün bilimlerin çatısıdır. Sağlam bir mantığa oturmamış ve yanlış düşünme yollarından oluşan bir bilimsel araştırma tabii ki doğru sonuçları vermeyecektir. Peki ama felsefenin kendisi fenomenleri açıklamaya yönelik midir? Bu örneklerde olduğu gibi, tarih de direkt olarak nedenleri açıklamayabilir. Ancak bu tarihin değerini düşürmez. Tarih bilgilerimizi kullanarak çok çeşitli hipotezler, çıkarımlar ya da tahminler ortaya koyabiliriz. Fakat tarihin direkt olarak böyle bir amacı var mıdır?
Şimdi bu konuyu biraz daha derinlemesine ele alalım.
Tarih sosyal bilimlerin laboratuvarıdır.
Sosyal bilimlerde bir tezimiz olduğunu varsayalım. Mesela diyelim ki: “Savaşların çoğunluğu ekonomik nedenlerden dolayı ortaya çıkar”. Bu tezimizin ne kadar doğru/yanlış olduğunu nasıl anlayabiliriz? Bir deney ortamı yapılamayacağına göre, tarihten yararlanırız. Tarihteki savaşların nedenlerini bulur ve inceleriz; elde ettiğimiz verileri analiz ederek tezimizin doğruluğunu/yanlışlığını ispatlarız. Bu ve bunun gibi sayısız varsayımda, çıkarımda yahut tezde tarihten yararlanılır. Çünkü tarih, tamamen gerçekçi bir drama gibidir. Tarihteki bütün olaylar gerçekten yaşandığına göre, bu sonu gelmez derya aynı zamanda bir laboratuvar görevi de üstlenir. Dolayısıyla tarih her sosyal bilimci için gayet kullanışlı bir “araçtır”.
Diğer taraftan, herhangi bir tezi ispatlama gereği duymadan da tarih incelenebilir. Mesela, Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait olan, devlet dairelerine gönderilen mektupları incelediğimizi ve sınıflandırdığımızı varsayalım. Bir zaman sonra öyle bir mektupla karşılaştık ki, bu mektubun içeriğinde Atatürk’ün güzel bir anısı var! Bu mektup sayesinde Atatürk’ün kişisel özellikleriyle ve o zamanki toplumun yapısıyla ilgili fikirlerimiz değişebilir. Eğer yeni fikrimiz daha doğru bir fikirse, o halde tarihsel ya da toplumsal bir konuyla alakalı biraz daha doğru düşüneceğiz demektir (birazdan bahsedeceğim üzere aslında öğrenilen her tarihsel bilgi, pek çok konuda daha doğru düşünmemizi sağlar). Sonuç olarak, tarihi sadece tarihsel bilgileri salt olarak ortaya çıkarmak için bile incelesek, elde ettiğimiz bilgilerle yeni çıkarımlar yapabiliriz.
Tarih, toplumsal olayları doğru yorumlamak için çok önemlidir.
Yukarıda verdiğim örnekteki gibi, öğrendiğimiz her tarih bilgisiyle beraber toplumun sorunlarına veya olaylarına daha doğru yaklaşırız. Gerçekten de, hakkında fikir belirteceğimiz toplumun tarihini bilmezsek, yapacağımız yorum ne kadar doğru olabilir? Toplumun geçmişteki durumu, acıları, zafer anları, dönüm noktaları ve diğer sayısız etken toplumun yapısını belirler. Toplumun yapısına göre de olaylar şekillendiğine göre, bu olayları doğru yorumlayabilmek için geçmişteki durumu bilmek gerekir. Aynı şekilde, toplumun yapısını belirleyen toplumun tarihini de doğru yorumlayabilmek için toplumun tarihini iyi bilmek gerekir (tekerleme gibi gözüküyor ama aslında gayet basit bir cümle).
Tarih bize toplumsal bir bilinç kazandırır.
Geçmişte toplumunuzun yaşadığı bir sorunun günümüzde hala devam ettiğini mi düşünüyorsunuz? Bu sorunu çözmek için diğer insanların da sizin gibi düşünmeleri, sizle aynı amaç doğrultusunda hareket etmeleri gerekir. Öyleyse toplumsal bir bilinç kazanmak istiyorsak, tarihi toplumsal olarak iyi bilmeliyiz.
Fakat tarihi toplum olarak yanlış öğrenirsek, doğru bir tarih bilinci kazandığımızı zannederken yanılmış oluruz. Daha da kötüsü, gereksiz yere bir kesime yahut bir devlete karşı durmak, onları desteklememek ve onlar hakkında kötü düşünmek çok kötü sonuçlar doğurabilir. Bu noktaya çok dikkat etmemiz gerekir.
Tarih geleceğe yönelik doğru düşünmemizi sağlar.
Tarih, elbette ki, tekerrür etmez. Ancak pek çoğu zaman benzer nedenler, benzer sonuçları doğurabilir. Tarihi iyi bilen insan bilmeyene göre ülkesinin ve dünyanın geleceğini daha güzel düşünür ve tahmin eder.
Daha da önemlisi, gelecekle ilgili düşünürken tedbirler de alırız. Toplumumuzun ve dünyamızın geçmişte yaşadığı kötü bir olayı tekrar yaşamaması için, bu olayın yaşanmasına yol açan nedenleri tespit etmeli ve bunları engellemeliyiz.
Tarih neden-sonuç mantığımızı geliştirir.
Tarih, içerisinde neden-sonuç ilişkisi bulunan olaylarla doludur. Tarihi doğru öğrenmek için, bu ilişkileri de doğru saptamamız gerekir. Böylelikle, neden-sonuç mantığımız gelişir. Neden-sonuç mantığımızın gelişmesi hayatımızda her zaman işimize yarar, fiziksel bir fenomeni incelerken bile (kütleçekimden dolayı dünyamız güneşimizin etrafında döner).
Tarih insanlık medeniyetimizin gelişmesinin sebebidir.
Bütün bilimler ve bilgiler, bir önceki bilinenlerin üstüne yeni bilgilerin eklenmesiyle gelişmiştir. Önceki bilinenleri bilmeseydik, diğer bir deyişle birileri o bilgileri kayıt altına almasaydı, insanlık medeniyetimiz hiç gelişemeyecekti.
Zaten bilimlerin ve bilgilerin nasıl geliştiğini daha güzel anlamak için onların tarihini inceleriz. Mesela fizik teorilerinin nasıl geliştiğini anlamak için fizik tarihine bakarız (önceki teoriler hangi buluşlarla değişmiş vs.).
Tarih bizi daha iyi bir insan yapabilir.
Farklı toplumların kültürlerini, insanlarını ve hayatlarını incelemek/okumak bizi daha iyi bir insan yapabilir. Bizden farklı düşünen insanların da var olduğunu, hatta iyi insanlar olabildiklerini görmek içimizdeki faşist duyguları azaltacaktır.
Tarih önemlidir çünkü bilgi değerlidir.
Belki de en güzel neden, diğer tüm bilgilerin değerli olması gibi tarihin de değerli olmasıdır. Her türlü bilgi bizlerin daha “doğru düşünmesini” sağlar. Başka bir yazımda bu konuyu daha ayrıntılı ele alacağım (Eylül 2018’den gelen bir düzenleme: Bahsettiğim bu “başka bir yazıyı” yazdım. Okumak için tıklayabilirsiniz: https://defterarkasi.com/2018/09/12/bilgi-hayatimizda-ne-ise-yarayacak/).
Unutmadan, tarihi öğrenirken hepimiz çok dikkat etmeliyiz. Tarih sonradan değiştirilebilir ve dahası okuyacağımız kaynaklar doğruyu yansıtmayabilir. Bu tür durumlara karşı tarih okumalarımızda hep “ayık” olmalıyız.
Tarih sadece bu yazıda bahsedilenler yüzünden önemli değildir; daha bir çok nedenden dolayı da tarih, fevkalade önemlidir. Umarım tarihin önemini biraz da olsa anlatabilmişimdir.
Sağlıcakla kalın.
Not: Bu yazı tarihin neden “önemli” olduğuna vurgu yapmakta. Oysa ki tarihi okumak için daha birçok sebep var. Mesela tarihi sadece zevk almak için de okuyabiliriz. Çünkü geçmişteki insanların yaşadığı ilginç hikayeleri okumak heyecan verici olabilir.
Paylaş
Yazar hakkında
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.
Yazıyı çok beğendim.Yazını düşünüp tarih ile ilgili fikirlerimi güncellemem geretiğini zaten düşündüğüm üzere, faaliyete geçireceğim.
Teşekkür ederim Faruk.
Sevgili yeğenim tebrik ederim. Tarih ilmini değişik açılardan ele alan güzel bir yazı kaleme almışsın, başarıların daim olur inşallah.Sağlıcakla kal
Teşekkür ederim Mustafa dayım 🙂 Estağfurullah.
“Öyle ya da böyle, insanlık tarihinde çok önemli bir konuma sahip olan “tarih” neden önemlidir?”
Kulağa biraz şey geliyor sanki… Kendi içinde çelişmek gibi. Bilmiyorum belki de bilerek böyle yazmışsındır ama…
“Öyle ya da böyle” yazarken esasen şunu hedeflemiştim: Tarih siz ne düşünürseniz düşünün değerlidir; tarihi övdüm anlayacağın 🙂 Ancak bunu tam olarak belirtememiş olabilirim ki bu, basbayağı bir hatadır!
Yorumun için teşekkürlerimi sunuyorum Sude!
Çoğu açıdan tarihi bir damara benzer aslında. Vücuda (insan beynine) kanı (çıkarımları,bilgileri ve ilimleri) ileten bir yoldur. Fakat aynı zamanda çok hassastır,tam üstüne basmak büyük kargaşalara yol açabilir ve damar zarar görebilir. Bir durumda doktorun (tarihçilerin) önemli bir damarı yanlış tespiti haline ölümcül (hatalı )olabilir. Tarih cesaret ister yani. 🙂 Bir de notum var ki; okullarda gösterilen tarih insanı tarihten soğutur. Kendimden biliyorum,tarihi ders kitaplarından ibaret sandığım zamanlarda resmen tarihe bir öfke duymuştum. Lakin asıl durum öyle değilmiş,hakikaten hiç mi hatası olmadı geçmişin,geçmiştekilerin? Tabii ki oldu fakat her millet kendi doğrularının peşinde. Hatalara karşı bu tahammülsüzlük nedir bir türlü anlam veremedim…
Değerli yorumlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum Selin 🙂
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki, yaptığınız benzetmeye bayıldım! Ve evet efendim, tarih gerçekten cesaret ister…
Okullarda öğretilen tarihle ilgili düşüncelerinize de katılıyorum; üstelik sadece tarih kapsamında değil, bütün bilgi ve sanat dallarında bu durum mevcut maalesef. Hiç okuma yapmayıp sadece okullarda öğrendiğimiz bilgilerle yetinseydik bütün bilgileri ve sanatı çok kolay ve “değersiz” bulurduk herhalde… Bu durum elbette kaçınılmaz ama yine de bu ölçüde olmaması gerekirdi diye düşünüyorum… Zaten bu hususla ilgili bir ay içerisinde bir deneme yayımlayacağım, umarım.
Uzun süredir sürmekte olan gözlemlerime bakılacak olursa: Bağımsız fikirleri olmayan insanlar kendilerini bir çatı altında toplama ihtiyacı duyuyor. Mesela kendisini atalarıyla özdeşleştiriyor, bunu yapmak zorunda. Eh, böyle olunca atalarının hata yaptığını ya da yapabileceğini de kabul etmiyor, edemiyor (!). Aslında bağnazlığı tetikleyen en büyük etmen bu olsa gerek: Biz bir şeye vakit harcadıkça onun gözümüzde değeri de artıyor. O yüzdendir ki 60 sene boyunca çizgisini hiç bozmadan aynı siyasi düşünceye sahip olmuş bir insanın o saatten sonra düşüncelerini değiştirmesi çok zordur, imkansıza çok yakındır hatta…
(Çoğu açıdan tarihi bir damara benzer aslında.)
Haklı olabilirsin. Tarih damarlardır. Her şeye, istisnasız her şeye bağlıdır. ister beyin olan şimdiki zamana, ister kalp olan geleceğe…
(Okullarda gösterilen tarih insanı tarihten soğutur.)
Nefret ettiğin sıralar gerçekten tarihi merak ettiğin için mi, yada sınavları geçmek için mi tarihi öğrendin? Yani beklentin ne idi?
(Her millet kendi doğrularının peşinde.)
🙂
Sen millet olsaydın ne yapardın? Kendi hatalarını her kesin aklına dağıtırmıydın?
HAYATA KARŞI BAŞARILAR
Teşekkür ederim 🙂
Bilemiyorum. Her türlü sebepten edindiğim bazı bilgiler oldu ama sınavları geçmek için edindiklerim hakkında “öğrendim” diyemiyorum 🙂
Evet, her millet kendi doğrularının peşinde; her insanda olduğu gibi.
Merhabalar,
elinize emeginize saglik, okurken cok keyif aldim.