
Muhabbet etmeyi ziyadesiyle seven birisiyim; bilhassa rastgele insanlarla yaptığım spontane muhabbetler çok hoşuma gidiyor. Tüm bu muhabbetlerde kimi zaman konu hayatımızdaki hedeflere gelir; ve şunu fark eder insan: Evet, belki herkesin bir “derdi” yok, doğrudur; ama kesinlikle hepimizin en azından bir “hedefi” var…
Tüm bu dinlediğim, okuduğum, yaşadığım ve istediğim hedeflerin hepsini bir kümeye toplayıp incelediğimde çok ilginç bir nokta fark ettim. Sahiden de bu kadar fazla veri karşısında insanın bu noktayı fark etmemesi çok zordu, üstelik önceki yazılarımda bahsettiğim üzere hayattaki şeyleri tasniflemeyi zaten seven bir insandım[1]. Peki bu nokta neydi?
Hayatta -genel itibariyle- iki tür hedef vardır.
Birinci Tür Hedefler
Bu tür hedefler, çok yüksek ihtimalle oldubitti olabilen şeylerdir; maddi-manevi ayrımında hayatın daha çok maddiyat kısmına yöneliktirler. Örnek olarak şunları söyleyebiliriz: X model arabaya sahip olmak, x elbisesini satın almak, şöyle bir mesleğe sahip olmak, şu pozisyona yükselmek, falan yerde ev sahibi olmak…
İkinci Tür Hedefler
İkinci tür hedeflerin özellikleri ise, genel itibariyle birinci tür hedeflerin özelliklerinin zıttıdır. Genellikle oldubitti olabilen bir şey değildirler; yöntem gibidirler, hatta bu yüzden her an bile devam edebilirler. Tamamen olmasa da, daha çok maneviyat kısmına yöneliktirler. İkinci tür hedeflere örnek olarak ise bunları söyleyebiliriz: İyi bir insan olmak, daha çok kültür tanımak, daha çok insan keşfetmek, daha çok insana fayda sağlamak, daha çok okumak, daha çok yazmak, daha çok düşünmek…
Peki Ya Aralarındaki İlişki?
İşte, tam bu noktada, iki tür hedefi de masaya yatırınca insan mühim ayrıntılar, mühim noktalar fark ediyor:
Esasen daha birçok ayrıntıdan ve ilişkiden bahsedilebilir, doğru; Fakat uzatmamak için geri kalan kısmını siz değerli okurların fikriyatına bırakıyorum; eminim ki herkes başka başka ilişkiler keşfedecektir. Bu tür şeyleri yorumlarda paylaşırsanız çok mutlu olurum.
Öyleyse…
Öyleyse ahlaklı, huzurlu, pişman olunmayacak ve “insan onuruna” yakışır bir şekilde hayat sürmenin yolu; ikinci tür hedeflere sahip olmaktan geçiyor, diye düşünüyorum. Umuyorum ki bunun nedenini yeterince açıklayabilmişimdir.
Sağlıcakla kalın.
Dipnotlar
[1] Bu yazımın başlarında bahsetmiştim: https://defterarkasi.com/2018/12/03/uc-tur-gece/
Fotoğraf
Bu yazıda kullandığım fotoğraf Halid Kalkan’a aittir, kendisine teşekkürlerimi iletiyorum. Halid abinin çektiği güzel fotoğrafları takip etmek için: https://www.instagram.com/halidkalkan/
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.
Gayet mantıklı bir çıkarım. Her insan hayatında biraz da olsun somutluk ister. Ama sence de bu kadar somutluğa, gerçekçiliğe gerek var mı? Kendi hayal dünyamızda yaşamak, kendi yarattığımız cennette yaşamı sürdürmektense neden her zaman kendimizi gerçeklerle yüzleşmeye zorluyoruz? Teknoloji hiç olmadığı kadar hızlı gelişiyor. Ve kısa zaman içinde hepimiz kendi hayal dünyalarımızı “gerçeğe” dönüştürebileceğiz. Ama peki o zaman kim gerçeklerle yüzleşecek?..