
Merhamet öylesine uzaklaşmaya başladı ki bizden, kalplerimizden. Günden güne, alabildiğince yol alıyor. Tutmaya çalışmıyoruz onu elimizde. Elde tutulur bir şey midir, onu bile bilmiyoruz. Hakikaten nedir bu merhamet? Hayallerimizi süsleyen insanlarda var mıdır bu özellik? Aman, varsa hemen aktaralım biz de kendimize. Yeter ki, sözde iyi insanlar olalım. Dahası yoktur ne de olsa.
Pek tabii, hepimiz merhametin ne olduğunu biliyoruz. Ancak bir kavramın tanımını bilmek, bilmek midir onu hakikatte? Merhametli olmaktan ne kadar ırak olursak olalım; denilebilir mi ki, merhamet budur diyebildiğimizde bilmiş oluruz merhameti? Sanırız ki bir şeyi bilmek, kağıtta -ki bu kağıdın sınav kağıdı olması pek muhtemeldir- bilmekten ibarettir. Ah, öylesine yanılıyoruz ki! Merhameti gerçekten biliyorsak, neden televizyonu açtığımızda her türlü canlı katliamından, vahşet ve dehşetten başka şey göremez olduk? Neden artık televizyonu açmaktan bile korkar olduk? Ve en önemlisi bir düğmeyle televizyonu kapattığımızda, hiçbir şeyin yaşanmayacağını zannettik. Televizyon karanlığa büründüğünde biter ya her şey. Şimdi tüm içtenliğimle soruyorum: Hâlâ düşünür müsünüz, merhametin tanımını yapmaya gerek yok. Kömür gibi kararmış, karanlıkta seçilmeyen kalplerimizi bir yoklasak, var mıdır ki bir merhamet kırıntısı?
Nedir merhamet? Açıklığa kavuşturalım şimdi bunu. Bana kalırsa en şeffaf tanımıyla sessiz kalmamaktır. Monoton yaşamımızda serinkanlı olmak ne kadar kıymetli bir özellik olursa olsun; olaylar, özellikle can alıcı ve yürek parçalayıcı olaylar karşısında serinkanlı olmak yenikliktir kanımca. Merhamet, oturduğumuz yerden “Ah, ne yazık!”, “Vah, vah!” serzenişlerinde bulunmak hiç değildir çünkü. Düşünür müsünüz, sessiz kalmamaktan kastım budur?
Merhamet, bir başkaldırıdır; iğrençliğe, bayağılığa ve zifiri karanlığa bürünmüş ruhlara karşı olan. Sadece sükûnetini bozmak değil; uygulamaya geçmek, durumları oluruna bırakmanın beyhudeliğini kavrayıp, olayları tersine çevirmeye çalışmaktır.
Ne kadar modern kültürün, kapitalizmin kölesi olursak olalım; uzaklaşmayalım benliğimizden. Şayet ihtiyatlı insanlarsak geleceğe karşı umutla bakabilelim. İnanalım merhametin değiştirdiklerine ve değiştireceklerine, inanalım değiştirebileceklerimize; anladığımız sürece ne olduğunu merhametin.
Kütahya Tavşanlı Fen Lisesi'nde okuyorum. Şiir, deneme ve durum hikayeleri okumaya bayılıyorum. Yazılarım genellikle, duygusal bağlamda harmanlanmış, deneyim ve gözlemlerim sonucunda ortaya çıkmış ve bunların yanı sıra, yaşantımla paralel yazılar oluyor.
Aysema seni tekrar tekrar tebrik ediyorum ve tekrardan şaşırıyorum başarılarının devamını diliyorum arkadaşım
Güzel yorumun ve dileğin için teşekkürlerimi sunuyorum, arkadaşım!