• Anasayfa
  • Yaşam
  • Kültür
  • Bilim
  • Eğitim
  • Öykü
  • Teknoloji
  • Ekibimiz
Oturum aç

Sen de yazar ol!

facebook iconfacebook icontwitter icon

Mesaj Bırakın
  • Anasayfa
  • Yaşam
    • Gönderiler

      DenemeKültürYaşam

      Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun

      (Halûk Hoca ile sadece ikimizin bulunduğu güzel bi...

      • 19 Şubat 2020
      • 0 comments
      Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun 19 Şubat 2020
      BilimKültürYaşam

      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ...

      Not: Esasen bu yazıyı 13-14 Nisan 2019 tarihlerind...

      • 28 Ağustos 2019
      • 0 comments
      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ... 28 Ağustos 2019
      Yaşam

      Eriyiş

      Gecenin karanlığını anladığında, güneşi beklemekte...

      • 6 Temmuz 2019
      • 0 comments
      Eriyiş 6 Temmuz 2019
      DenemeYaşam

      İki Tür Hedef

      Muhabbet etmeyi ziyadesiyle seven birisiyim; bilha...

      • 15 Haziran 2019
      • 1 comments
      İki Tür Hedef 15 Haziran 2019
  • Kültür
    • GÖNDERİLER

      DenemeKültürYaşam

      Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun

      (Halûk Hoca ile sadece ikimizin bulunduğu güzel bi...

      • 0 comments
      Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun 19 Şubat 2020
      BilimKültürYaşam

      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ...

      Not: Esasen bu yazıyı 13-14 Nisan 2019 tarihlerind...

      • 0 comments
      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ... 28 Ağustos 2019
      KültürSanat

      Issız Adam – Film Analizi

      Issız Adam, Çağan Irmak’ın yönettiği, başrollerini...

      • 2 comments
      Issız Adam – Film Analizi 4 Mart 2019
      EğitimKültürYaşam

      Beşinci Zindan

      Şu hayattaki kararlarımız, seçtiğimiz yollar, arzu...

      • 8 comments
      Beşinci Zindan 28 Ocak 2019
  • Bilim
    • GÖNDERİLER

      BilimKültürYaşam

      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ...

      Not: Esasen bu yazıyı 13-14 Nisan 2019 tarihlerind...

      • 28 Ağustos 2019
      Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ... 28 Ağustos 2019
      BilimEğitimKültürYaşam

      Bu Bilgi Hayatımızda Ne İşe Yarayacak?

      Merhabalar. Günlük yaşantımızda birilerinin şöyle ...

      • 12 Eylül 2018
      Bu Bilgi Hayatımızda Ne İşe Yarayacak? 12 Eylül 2018
      BilimKültürTarihYaşam

      Nizâmülmülk’ün Siyâsetnâme’si ile Mach...

      Nizâmülmülk ve Machiavelli…  Konu siyaset te...

      • 28 Nisan 2018
      Nizâmülmülk’ün Siyâsetnâme’si ile Mach... 28 Nisan 2018
      BilimYaşam

      Nükleer Silahların Paradoksu

      Merhabalar. Tarih boyunca uluslararası ilişkiler h...

      • 18 Mart 2018
      Nükleer Silahların Paradoksu 18 Mart 2018
  • Eğitim
  • Öykü
  • Teknoloji
  • Ekibimiz
AnasayfaYaşamÜç Tür Gece

Üç Tür Gece

  • 3 Aralık 2018
  • Enes Kerim Şafak
  • gönderildi Yaşam
  • 19

Kendime Not: Bu yazıda kendince farklı bir üslup ve anlatım tekniği denedin. Bakalım seneler sonra bu yazıyı okuyunca beğenecek misin?

Merhabalar.

Hayattaki “şeyleri” kafamda daha rahat oturtabilmek için onları belirli şekillerde tasniflemeyi seviyorum; bendeki bu bir şeyleri tasnif etme merakı, geçtiğimiz haftalarda yakın bir arkadaşımla muhabbet ederken, tamamen “spontane” bir şekilde kendini tekrardan gösterdi. Sonradan, aklıma gelmiş olan bu tasnifleme üzerinde derinlemesine düşündüm. Yaptığım tasnifleme ise aslında şundan ibaret:

Üç tür gece vardır.

Burada kastedilen şey daha doğrusu uyumadan önceki “andır”. Evet, hayatımızdaki -neredeyse tüm günleri kapsayacak şekilde düşünecek- olursak bütün o gecelerimizi, uyumadan önceki anlarımızı üç türe ayırabiliriz:

Birinci tür gecenin gündüzü güzel geçmiştir; o günü kendimize göre faydalı, sağlıklı, güzel, iyi ve hoş geçirmişizdir. O günün gecesinde uyumadan önce şöyle bir tebessüm ederek “Bu günü ne kadar dolu ve faydalı geçirdim, ne kadar da güzel oldu; umarım bütün günlerim böyle geçer.” deriz.

İkinci tür gecenin gündüzü ise kötü geçmiştir; o günü kendimize göre faydasız, sağlıksız, çirkin, kötü ve nahoş geçirmişizdir. O günün gecesinde uyumadan önce vahlanırız ve pişman oluruz, kendimize kızarak “Bu günü ne kadar da boş ve faydasız geçirdim, ne kadar da kötü bir gün oldu; umarım bir daha hiçbir günüm bugünkü gibi olmaz.” deriz.

Üçüncü tür gece ise çok daha “normaldir”; çünkü o gecenin gündüzü neredeyse diğer tüm günler gibi geçmiştir. O günün gecesinde günün bir muhakemesini etmeden uyuruz; dolayısıyla o günün gecesinde uyumadan önce hiçbir şey demeyiz.

Peki bu üç tür gecenin ilginç olan noktası nedir?

Şöyle ki…

Birinci tür gece bizi şevklendirir ve ivmelendirir, çünkü ertesi gün olabildiğince yine önceki gün gibi faydalı ve dolu bir gün geçirmeye çalışırız, bu konuda gayret gösteririz. Ancak bu birinci tür gecenin şöyle bir dezavantajı vardır: Tüm bunlar rehavete kapılmazsak mümkündür.

İkinci tür gece ise bizi yine şevklendirir ve ivmelendirir, çünkü ertesi gün olabildiğince önceki gündeki hataları yapmamaya çalışırız; yeni günümüzün dünkü gibi faydasız ve boş olmasındansa faydalı ve dolu olması için gayret gösteririz. Fakat tahmin edeceğiniz gibi bu ikinci tür gecenin de şöyle bir dezavantajı vardır: Üzüntümüz bizi durdurabilir de; zira çok fazla üzüntü şevkten ziyade ümitsizlik verir. Ben buradan hayata dair genel bir çıkarım yapıyorum: Demek ki dertlerimiz ve sıkıntılarımız olmalı, fakat bunlar bizi ivmelendirecek şekilde olmalı; çünkü niceliğini ve niteliğini ayarlayamazsak bizleri tamamen istop ettirir…

Üçüncü tür gece ise diğer gecelerden tamamen “farklıdır(!)”; çünkü ertesi gün önceki günün tamamen aynısı olacaktır! Eh, hiçbir muhakeme olmayınca yeni günümüzde nasıl değişiklikler yapabiliriz ki? Öyleyse bu “üçüncü tür” gecenin ertesi günü hiçbir değişiklik gözlenmez, statüko değişmez; nitekim her şey aynı seyrinde devam ediyordur…

Bu işte bir “gariplik” var…

Çünkü ilk başta görülenle son çıktı farklı gözüküyor. Tasnifin ilk kısmındaki (sadece geceleri açıklayan, ertesi günle ilgili bilgi vermeyen kısım) üç tür geceyi adeta bir sayı doğrusuna indirgersek şöyle bir sonuç ortaya çıkacaktır:

Birinci tür gece = Pozitif

İkinci tür gece = Negatif

Üçüncü tür gece = Nötr

Yani “girdiler” bu şekildedir.

Şimdi gelelim “çıktısına”, yani tasnifin ikinci kısmına (ertesi günle ilgili bilgi veren kısım). İlk olarak ilk iki tür geceyi alalım (üçüncüsüne birazdan değineceğiz): Bu tür geceler ertesi gün bizleri hem ivmelendirip şevklendirebiliyor, hem de bizleri olumsuz etkileyebiliyorlar (hepsinin kendine has dezavantajı var). Yani bu tür geceleri kendi lehimize çevirmek mümkün.

Fakat bu durum üçüncü tür gece için geçerli değil…

Üçüncü tür gece “nötr” gibi gözükse de aslında “negatifliğin” belki de son noktasıdır. Çünkü “gelişimin” tetikleyicisi “değişim”, değişimin tetikleyicisi “muhakemenin” ta kendisidir! Yani ertesi gün daha olumlu bir gün geçirmek istiyorsak (gelişim), bu ancak o günü değiştirmemizle mümkün olur; bu da tasavvur edilen bu değişimden önce gerçekleşmiş olan bir “muhakeme etme sürecini” zorunlu kılar; çünkü muhakeme olmadan bir şeyleri değiştirmemiz gerektiğini nasıl anlayacağız değil mi?

Peki tüm bunların benim için en dehşet verici kısmı nedir biliyor musunuz?

Hayatımdaki gecelerin kahir ekseriyetinin üçüncü tür geceden ibaret olması…

Uyanış

  • 3 Aralık 2018

Dış Kısım

  • 3 Aralık 2018

Paylaş

5
SHARES
FacebookTwitterGooglePinterest
RedditTumblr

Yazar hakkında

Enes Kerim Şafak
Enes Kerim Şafak
19.02.2002

Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.

İlgili Gönderiler

0 comments
DenemeKültürYaşam

Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun

Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun 19 Şubat 2020
0 comments
BilimKültürYaşam

Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceği Post-Truth ve Singularity Döneminde Sürükleneceğimiz İkilem

Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceği Post-Truth ve Singularity Döneminde Sürükleneceğimiz İkilem 28 Ağustos 2019
0 comments
Yaşam

Eriyiş

Eriyiş 6 Temmuz 2019

Yorumlar

  1. Gözde Altay
    Cevap
    Gözde Altay 3 Aralık 2018 at 23:05

    Ben de kendimi çoğu zaman üçüncü gecenin için de buluyorum ki okuduğum kadarı ile şunu diyebilirim kendimizi umutsuz, yorgun ve başaramayacak gibi hissetmemiz de üçüncü geceden kaynaklı. Ve bahsettiğin gibi nötr olmak çoğu zaman işe yarayan bir şey değil en azından bu gibi konularda. Başarısızşık yani negatif etki de bizi doğru bir yola götürebilirken nötr bir durum hiçbir yere götürmüyor. İnsanların önemli duygularından birine değinen ve onu açıklayan çok güzel bir yazı olmuş, tebrik ediyorum?

    • Enes Kerim Şafak
      Cevap
      Enes Kerim Şafak 5 Aralık 2018 at 01:10

      Tüm yorumların için çok teşekkür ediyorum Gözde! 🙂

  2. Cevap
    Mimmarce 4 Aralık 2018 at 13:20

    Nötr’ün dayanılmaz cazibesi.. Biraz insafsizlik yapılmış nötr hususunda efendim 😉 yazıyı okuduğum andan itibaren kategorize etmeye başladım.. Bir mi iki mi üçüncü mü? Hangisi.. Lakin belki en çok da bu noktada ciddi bir handikapa düşüyoruz: “Kategorize etmenin dehşeti” Belki de nötr, en ihtiyacımız olduğu anda bize istediğimiz geceyi ve günü keşfetme imkânı tanıyordur. Kategorize etmeden, saf bir boşluk hissiyle en temel düzeyde, en temel kavramları çekip çıkaracağız belki o nötr olandan. Birinci geceyi tanımlarken kullanilan “rehavete düşmez isek” hassasiyetinin (yani negatif te pozitifi, pozitifte negatifi, yahut hepsini nötr’ün potansiyelinde mecz erme ve görme hassasiyetini) biraz nötr’e de tanınmasını önemle reca ediyorum. Kaleminize sağlık. Gayet verimli bir yazı oldu bizim için 😉

    • Enes Kerim Şafak
      Cevap
      Enes Kerim Şafak 5 Aralık 2018 at 01:26

      Öncelikle değerli yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum sayın “mimar” hocam 🙂

      Kategorize etmek, bir bakıma dehşet bir şeydir bence de, evet. Çünkü kategorize etmenin temel mantığında bir olguyu “indirgemek” yatıyor bana göre, bunu “Kimlik Siyaseti ve İndirgemecilik Üzerine” adlı yazımda da değinmiştim, bu yazımda sayı doğrusuna “indirgemek” ifadesini kullanarak değindim. Yani kategorize edilen her şeyde (muhtemelen her şeydir) muhakkak bir istisna vardır diye düşünüyorum.

      Bana kalırsa nötr gecelerin faydadan çok zararı var; bu yüzden onlara biraz insafsızlık yapmış olabilirim, evet 🙂 Üstelik yazıyı kendi bağlamında incelersek de nötr’ün birkaç istisna örneklerinden bahsetmem yazıya teknik açıdan bir başka kusur eklerdi diye düşünüyorum, şahsi görüşüm.

      Nötr gece konusunda belki sizin kadar düşünmesem de, sizlere katılıyorum yine de. Spontane gelişen olaylar ve düşünceler de çok pozitif ilerlemeler sağlayabilir (Mesela şöyle bir benzetme aklıma geldi: Bir kitap almadan önce araştırarak almak (negatif ya da pozitif), yahut direkt rastgele ve spontane almak (nötr).) Nötr’den pozitifi çıkarmak benim pek becerebildiğim bir şey değil, insanlarda da yaygın olduğunu düşünmüyorum. Böyle yazınca tamamen çöpe atmış gibi de olmak istemiyorum tabii; dediğim gibi: Yazının bağlamına uygun; ve bence negatifliği pozitifliğini çok aşıyor, hem de bayağı. Böyle olunca diğer kısımdan hiç bahsetmemem gerektiğini düşündüm 🙂 Bu bazı şeylerden bahsetmeme durumunu başka bir yazımda çok daha fazla yaptım aslında. Şöyle ki:

      “3. Göz Eksikliği Metaforu” yazımda bu metaforun hayatımıza hep olumsuz etkisinden bahsettim; fakat o yazıyı yazmadan önce bile bu metaforun hayatımıza olumlu etkiler de katabileceğini biliyordum (ve hatta uygulamaya çalışıyordum). Fakat onu o yazıda anlatmam uygun olmazdı, olumlu etki kısmı çok daha karmaşık olduğu için ona yeni bir yazı gerekir, belki orjinalinden bile uzun bir yazı 🙂

      Fakat söylemeden edemeyeceğim: Muhakkak “saf bir boşluk hissiyle” en temel düzeydeki, en temel kavramları eçkip çıkarmayı deneyeceğim nötr bir gecemde 🙂

      Bu tür zekice yazılmış yorumlar benim çok hoşuma gidiyor açıkcası, çok güzel bir noktadan yakalamışsınız bence; hem kutluyor hem de teşekkürlerimi sunuyorum hocam 🙂

  3. Cevap
    İbrahim Ulvi Pertev 4 Aralık 2018 at 16:08

    Huzursuzluk, -ki bu cümledeki anlamıyla var olan gidişten memnun ol(a)mama- gelişmenin ilk adımıdır.

    Zamanın hayatla kıyasıya uzanışı içinde, gün ve gecelerin muhakemesiyle, acizliğini gün gün fark eden insan sanırım birçok meşakkatle varabilir ve daha önemlisi onu, huzuru koruyabilir. Ancak bu “Huzur Yolculuğu”‘nun huzursuzluğu, acaba ne ile doldurulabilir? Geçen güne olumlu veya olumsuz değerlendirme neye göre yapılabilir?

    …

    Gibi, gibi…

    Yazınız için teşekkürler.

    • Enes Kerim Şafak
      Cevap
      Enes Kerim Şafak 5 Aralık 2018 at 01:41

      Dediklerinize bayıldım!

      “Huzur Yolculuğu”ndaki huzursuzluğun ilacı, yine aynı “Huzur Yolculuğu”nun içinde saklı bence. İnsanların huzur yolculukları farklılık gösteriyor ama; hepsine genel olarak baktığımızda şunu görmüyor muyuz: Bu yolculukların hepsi bir değişimi, gelişimi, ideali ve huzuru arıyor; ve yine az çok hepsi bir “başkaldırı” içeriyor. Eh, böyle olunca bu tür bir huzursuzluk gün sonunda o “yolcu insana” pek de ağır gelmeyecektir diye düşünüyorum; yolun başlangıcında bile ağır gelmediyse!

      Olumlu ve olumsuz değerlendirmeleri elbette herkes kendine göre verecek. Bu yüzden bence her insan şu temel soruları sormalı, cevaplar aramalı: İyi nedir, kötü nedir? Şu hayattaki derdim ne? Ne yapmak istiyorum, ne yapabildim, nelerden pişman oldum, neden oldum? Gibi gibi…

      Tabii bu durum çok subjektif gözüküyor. Fakat bence bazı temel noktalarda insanlar ortak paydada buluşacaklardır diye tahmin ediyorum. Gerçi buluşmasa da olur, herkes kendi hayatını kendi belirliyor şu dünyada; hayat zaten tamamen subjektif bir keşmekeşlikten ibaret 🙂

      Mesela bu ortak paydalardan bir olumsuz bir olumlu örnek aklıma geldi: Hırsızlık yapmış bir insan acaba “iyi ki de yaptım, doğru olan da buydu zaten” der mi hiç? Belki bu yaptığına bir kılıf arar, vicdanını rahatlatmaya çalışır fakat hiç “umarım bütün günlerim bugünkü gibi geçer.” der mi acaba?

      Ya da o gün kitap okumuş olan bir insan (farz edelim ki kitabı da beğendi), acaba hiç bu yaptığından pişman olacak mı? Başka marjinal etmenler söz konusu değilse tabii… Salt kitap okumaktan, hem de beğendiği bir kitabı okumuş olmaktan bir insan pişmanlık duyar mı; “umarım hiçbir günüm bugünkü gibi geçmez.” der mi (Üstelik sadece beğendiği kitapları okumuş olmaktan kıvanç duyacağını farz ettik.)?

      Tüm yorumlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum efendim, sağlıcakla kalın! 🙂

  4. Aysema Yenilmez
    Cevap
    Aysema Yenilmez 5 Aralık 2018 at 01:36

    Bu “farklı” üslubunun üçüncü gecelerine olan yakınmaların sayesinde doğduğunu söyleyebilir miyiz? Şayet cevap evetse ben de nötre haksızlık yapıldığını düşünüyorum. İkinci gecede bahsettiğin hataları tekerrüre sokmama arzusu, nötr gecede de pek tabii mevcut olabilir. Ancak “alışılagelmiş olaylar”dan ders çıkarmak da, elbette, doğrudan kişiyle alakalıdır. Aynı zamanda birinci gecede, iç rahatlığından kaynaklanabilecek olan boşvermişlik; umutların “sadece” umut olarak kalmasına sebep olabilir. Uzun lafın kısası: bahsettiğin tüm gecelerin kendilerince artı ve eksi yönleri var. Kıyaslama yapmamız gerekirse üçüncü gecenin daha faydasız olduğu aşikâr. Yine de düşünmüyorum ki, kişi tüm gecelerin olumlu yanlarını ayıklasın; yahut olumsuz yanlarını soğursun. Bu durum bizzat kişi ile, dolayısıyla bilinç ile alakalıdır.
    Ve çok güzel bir yazı olmuş Enes! Kutluyorum seni!

    • Enes Kerim Şafak
      Cevap
      Enes Kerim Şafak 8 Aralık 2018 at 17:04

      Evet, gerçekten de hepsinin olumlu ve olumsuz tarafları var; ama bence de üçüncü tür gecenin daha faydasız olduğu apaçık belli 🙂

      Bu farklı üslubum bambaşka bir nedenden, bu yazı fikri ise -yazımda belirttiğim gibi- muhabbet esnasında spontane bir şekilde geldi aklıma; daha sonra üzerinde düşünmem ve yazmaya karar vermem ise: Üçüncü tür gecelerin bir gece hepsinin birden ikinci tür gece olarak kendini göstermesiydi 🙂

      Tüm güzel yorumların için çok teşekkür ediyorum Aysema! 🙂

  5. Cevap
    Selva Akıncı 6 Aralık 2018 at 13:37

    Yazının başında bahsettigin farklı uslübu bir satir denemesi olarak algıladım. Her ne kadar yazıda “tasnifleme” merakı üzerine bir ironi hissetmişsem de yanlış algılamış olabilirim. Belki yaşım gereği gecelerin “tasniflenmesi” veya günün muhakemesi konusunda farklı düşünüyorum ama bu “tasnifleme” merakı pek çok farklı konuda bende de var olan bir durum.
    Genel olarak her zaman olduğu gibi yazılarını zevkle okuduğumu söyleyeyim. Okumaya ve yazmaya devam. Başarılar dilerim.

    • Enes Kerim Şafak
      Cevap
      Enes Kerim Şafak 8 Aralık 2018 at 17:09

      Yazımın başında yazdığım o “kendime not” kısmı ilk defa yaptığım bir şey. Zaten yazıya uzaktan bakınca da sanki kendi kendime sesli düşünmüşüm gibi gözükmüyor mu? Tam okurlara yönelik ifadelerin geleceği sırada pat diye bitmesi… Eh, öykünün bazı kısımlarının garipliklerle dolu olmasını istemişsem bunu bütün öyküye de yaymam gerekirdi 🙂

      Tasnifleme merakı üzerinde bir ironi yapmadım esasen. Bu durum benim hatalı dil kullanımımdan kaynaklanıyor bence, mazur görünüz.

      Tüm yorumlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum Selva Hanım, her zaman! 🙂

  6. Geri Dönüşler: İki Tür Hedef - Defter Arkası

Cevap Bırak Cevabı iptal et

Kaçırma

0 comments
DenemeKültürYaşam

Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun

Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun 19 Şubat 2020
Enes Kerim Şafak
Enes Kerim Şafak
19.02.2002

Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.

SON YAZILAR

DenemeKültürYaşam

Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun

(Halûk Hoca ile sadece ikimizin bulunduğu güzel bi...

  • gönderildi DenemeKültürYaşam
  • 7
  • 12
Osmanlı Tipi Bir Alim: Halûk Dursun 19 Şubat 2020
BilimKültürYaşam

Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ...

Not: Esasen bu yazıyı 13-14 Nisan 2019 tarihlerind...

  • gönderildi BilimKültürYaşam
  • 9
  • 30
Psikolojinin Değer Kazanıp Sosyolojinin Kaybedeceğ... 28 Ağustos 2019
Yaşam

Eriyiş

Gecenin karanlığını anladığında, güneşi beklemekte...

  • gönderildi Yaşam
  • 6
  • 2
Eriyiş 6 Temmuz 2019
DenemeYaşam

İki Tür Hedef

Muhabbet etmeyi ziyadesiyle seven birisiyim; bilha...

  • gönderildi DenemeYaşam
  • 13
  • 20
İki Tür Hedef 15 Haziran 2019

Defter Arkası, sadece 18 yaşından küçüklerin yazarlık yaptığı, gençlerin gözünden hayata dair her şeyin bulunabileceği bir platformdur.

  • Tüm Yazılar
  • Ekibimiz

SOSYAL MEDYA

Error: (#100) Object does not exist, cannot be loaded due to missing permission or reviewable feature, or does not support this operation. This endpoint requires the 'pages_read_engagement' permission or the 'Page Public Content Access' feature or the 'Page Public Metadata Access' feature. Refer to https://developers.facebook.com/docs/apps/review/login-permissions#manage-pages, https://developers.facebook.com/docs/apps/review/feature#reference-PAGES_ACCESS and https://developers.facebook.com/docs/apps/review/feature#page-public-metadata-access for details.Tema Seçenekleri kontrol edin -> Api Şifreleri
Takipçiler0
Error: Please check API keys and user IDTema Seçenekleri kontrol edin -> Api Şifreleri
Copyright © 2016 defterarkasi.com Responsive tasarımı devre dışı bırak
hello madıfakırs
Got a hot tip? Send it to us!

Your Name (required)

Your Email (required)

Subject

Your Message

Önerin mi var? Bize gönder.

Adın (gerekli)

E-mailin (gerekli)

Konu

Mesajın