
Dul, eşi ölmüş veya eşinden boşanmış kadın veya erkekler için kullanılan isimdir.[1] Fakat Hindistan!da özellikle “Dullar kenti” olarak bilinen şehri Vrindavan’da toplum bu kelime ile kadınları kendilerinden ayırıyor.
Vrindavan’daki dul kadınların sayısı net bir sayı ile kesinleştirilmemiş olup on binden fazla olduğu söyleniyor. Yaklaşık 2000 tanesi devlet yardımından yararlanıyorlar. Bu yardım, bir kap sıcak yemek ve yatacak yerden oluşuyor ve bunu hak edebilmek için kadınlar tapınaklarda 3 saat boyunca durmaksızın bhajan denilen ilahiler okumak zorundalar. Kadınlar kocaları öldükleri andan itibaren aileleri ve öz evlatları tarafından terk ediliyorlar, ailelerinin katıldığı dini törenlere katılamıyorlar, kendilerine ait maddi kaynakları olmuyor ve olası tecavüz ve cinsel şiddetten korunmaları sağlanmıyor. Kocası ölen kadınlara toplum tarafından dayatılan yeni kimlikler; Parya, sürgün, mazlum, illet, kurban. [2] Delhili psikolog Vasantha Patri dul kadınlar yaşadığı zorlu hayat için “ fiziksel olarak hayatta olsa da sosyal anlamda ölü” diyor. Tüm bunlar yüzünden Vrindavan’da sosyal görevli olan Laxmi Gautam, kadınları bu aşağılamadan korumak için öncelikle “dul” kelimesinin sözlükten çıkarılması gerektiğini söylüyor.
Eğitimsiz ve tutucu kesimlerde dul kadınlarla ilgili kurallar var ve ciddi olarak uygulanıyor. Dul bir kadının renkli giysiler giymemesi veya kendisini çekici kılmaması gerekiyor. Çünkü yeni kadın rolüne uygun davranmalıdır. Dul bir kadın sadece tatsız yiyecekler ve küçük porsiyonlar halinde yemek yemelidir. Çünkü zenginlik ve baharatlar bundan sonra asla yaşamaması gereken tutkuları harekete geçirebilir. Son dönemlere kadar dul kadınlar hiçbir festivale de katılamazlardı. Şimdilerde insanların renkli tozlar atarak kutladığı Holi bayramlarına çağırılıyorlar. Çok yaygın olan uygulamalardan biri, dul kalan kadının saçlarını tıraşlamasıdır. Kadın olarak çekiciliğinin sona erdiğini duyurur. İngiltere tarafından yasaklanmadan önce bir de sati ritüeli vardı. Sati, dulun ölen kocası ile birlikte yakılması demekti. İki türlü olabiliyordu. Sahmarna yöntemi, ilk 24 saat içinde kadının kocası ile birlikte yakılmasıdır. Diğeri ise Anumarana ayrı yerde kocasının sahip olduğu bir eşya, örneğin ayakkabı veya türbanla yakılmasıdır. [3] Dul kadın haklarını savunan Guild for Service adlı örgüt adına çalışan bir yazar olan Meera Khanna, dul kadınların damgalanması geleneğinin Hindu yazıları Veda’lardan değil, baskıcı geleneklerden kaynaklandığını söylüyor. “Veda’ların hiçbir yerinde dul kadınların kanaatkar bir yaşam sürmesi gerektiğine dair bir şey söylenmemiştir. Şöyle bir cümle var: ‘Ey kadınlar. Artık hayatta olmayan bir erkek için neden gözyaşı döküyorsunuz? Kendinizi toplayın, yaşayan bir erkeğin elinden tutun ve yeni bir hayata başlayın.’ ”[4]
26 Haziran 1997 tarihinde kurulan Loomba Vakfı, uluslararası alanda veri toplamak ve gereken yardımı yapabilmek için kurulmuş. Yapılan en son araştırmaya göre dul kadın sayısının 259 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Farklı bir araştırma da 81 milyon dul kadının fiziksel tacize uğradığını söylüyor. [5] 2011 yılında Birleşmiş Milletler 23 Haziran’ı Uluslararası Dullar Günü ilan etti. Açıklaması şu şekildedir: “Birçok kültürde dul kadınlar – taciz içeren geleneklere, yoksulluğa, aynı zamanda kocalarının ölümüne de yol açmış savaşların diğer acı sonuçlarına karşı- o kadar savunmasız ki, dulluğun olası bir insan hakları felaketi olarak görülmesi gerekiyor.”. Dünya haritası incelendiğinde dul kadınların Afrika, Ortadoğu ve Asya’nın bazı yerlerinde ayrımcılık, cinsel saldırı, mülklerinin ve çocuklarının ellerinden alınması gibi uygulamalara maruz kalındığı görülüyor. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de dul kadınlar üzerine düzenlenen bir Güney Asya konferansına katılan Pakistanlı avukat ve Afganistan Kadın Mülteciler Derneği Başkanı Rükşende Naz diyor ki; “ Hindistan’da da, Pakistan’da da dul kadınların gördüğü baskılar aynı. Kocası ölen bir kadın, artık pek insani muamele göremiyor. Dul kadınların erkeklerle yan yana oturmasına bile müsaade edilmez. Eğer bir çalışma hayatı varsa, ona şüpheyle bakılır.”. Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’da ise mülk ve miras hakları korunuyor ve kadın-erkek tüm dullara gereğince uygulanıyor.
Gelenekler, yasalar ve toplumun davranışları dul kadınların hayatını her açıdan bir felakete dönüştürmüştür. Öyle ki artık bu kadınlar, “Hiçbirimiz ailelerimizin yanına dönmek istemiyoruz. Ailelerimizle konuşmuyoruz. Biz birbirimizin ailesiyiz.” diyorlar.
[1] Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&view=gts
[2] National Geographıc Türkiye, Şubat 2017, Kayıptan Sonra Yaşamak, syf:80
[3] Yasemin İnceoğlu, Beyaz Dullar Kenti, 26 Şubat 2014
[4] National Geographıc Türkiye, Şubat 2017, Kayıptan Sonra Yaşamak, syf.80-81
[5] Birleşmiş Milletler Türkiye Dergisi, BM: Dul kadınlara karşı ayrımcılık sona ermeli, www.bmdergi.org
Ben Elif Tan. Hikaye ve tiyatro metinleri üzerinde çalışıyorum. Insanları heyecanlandıran ve üzen konular üzerinde yazı denemeleri yapmayı seviyorum. Görseller, müzikler ve hikayeler beni büyütüyor. Bir gün aynı etkiyi yaratabilmek dileğiyle!
Daha öne hiç bilmediğim, duymadığım bir şeydi. Bu konuda beni bilgilendirdiğin için öncelikle sana teşekkür ederim.
İkinci olarak da gerçekten müthiş bir yazı olmuş. Okurken içim sızladı. Geçen haftalarda okulumuzda kütüphanecilik kulübümüzde kadın erkek eşitliği hakkında bir toplantımız olmuştu. Onu hatırladım.
Diğer kişisel yorumum ise eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsak, öncelikle neyin yanlış olduğu hakkında bilinçlenmemiz gerektiği olacak. Bu konuda yaptığın katkı için tekrar teşekkür ederim.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Benim de öğrendiğimde çok dikkatimi çeken bir konu oldu, biraz üzerine düşmek, göstermek istedim. Birilerini etkileyebildiysem ne mutlu! 🙂
Bir de galiba bu insanlar “Ölenle ölünmez.” sözünü hiç duymamış.
Günümüz çalkantılı dünya standartlarında bu denli uçlarda yaşamak zorunda bırakılmış kadın bireyleri konu almanızı çokça takdir ediyorum ve teşekkür ediyorum. Hindistan’daki bu acımasız ayrımcılığa dair yapılan çalışmalar ve ülke yönetimiyle yürütülen görüşmeler bulunuyor mu acaba? Herhangi bir bilginiz veya yorumunuz varsa öğrenmeyi çok isterim. Tekrardan teşekkür ediyorum.
Biraz bilgim vardı kulaktan dolma.(İğne İplik Aşk)diye bir film izledim Hint Filmi.İlgim arttı araştırma gereği duydum.Bu çağda hala böyle geleneklerin decam etmesi çok üzücü.?