Sözler yetmez aslında Zarifoğlu’nu anlatmaya. Yazı yazan kalem yazamaz, tanımlar dökülemez dudaklardan. Zarifoğlu dendi mi heyecanlanırım nedensizce. Şiiri yazmak için yazanlardan değil, yaşamak için yazanlardandır o. Soyadı gibi zariftir, Abdurrahman Cahit Zarifoğlu… Aşkı değişik kalıplara sokar, öyle tanımlar. İnsan bir şiirini okudu mu diğerlerini de okumadan duramaz.
Yedi güzel adamdan biridir. 1940 yılında açtı gözlerini dünyaya. Çocukluğu Maraş, Siverek ve Ankara’da geçti. Aslında hayatını ayrıntılı bir şekilde anlatmaya gerek yok. Şiirlerde yaşamış hayatını güzel adam. Şiirlerde büyümüş şiirlerde yaşlanmış… Berat Arvasi ile evliliğinden 3 kız, 1 de erkek çocuğu olmuştur. Çocuklar için sayısız öyküler, kitaplar yazmıştır. Sadece şiir adamı değildir o. İçinde edebiyatın her ayrıntısını barındırır.
“Seçkin bir kimse değilim,
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlanmamı dilerim”
Mısraları vardır “Sultan” isimli şiirinde. İsminin baş harfleridir ‘acz’ kelimesi. Güçsüzlük, kuvvetsizlik, zararlardan korunamama anlamına gelir bu üç harfli kelime. Bu mısralardan da ne kadar ince, zarif ruhlu bir adam olduğunu çıkarırız Zarifoğlu’nun.
Hayatı boyunca dergilerde çalışmış, Diriliş dergisinde de şiirleri yayımlanmıştır. Sade geçirmiştir hayatını, yaşamını şiirlerle süslemiştir.
“Ki Cahit geçerek dünyadan,
Ayna oldu şiire.”
diye tanımlamıştır kendi ölümünü. 7 Haziran 1987’de ise zarifçe ayrılmıştır aramızdan saygıdeğer şair. Ben ise onunla tanışamadığım ve tanıma fırsatı bulamadığım için kalbimin bir köşesinin her zaman acz kalacağını size, sevgili okurlara söylemek isterim.
Zarif adama selametle…
Kanuni Sosyal Bilimler Lisesi öğrencisi. Defter Arkası'nda 1 senedir yazıyor; durum hikâyeleri, denemeler ve kitap incelemeleri yazmayı çok sever!