Sanat, herkesin düşündüğünün aksine o kadar basit bir kavram değildir. Sorsak herkesin sanat hakkında anlatacağı çok şeyi vardır ama gerçekten kaç kişi sanatın asıl derinliğinin farkındadır? Sanat, duygularını ve düşüncelerini konuşma dilinden farklı bir dille dünyaya aktarmanın bir yoludur benim için. Sanatın tek bir açıklaması da yoktur aslında. Sanat yapan herkese göre sanatın tanımı farklı olabilir. Çünkü sanat sadece tek yönden ele alınabilecek bir kavram değildir. Sanatın farklı yönleri ve farklı akımları vardır, hepsinin de sunduğu farklı bir anlam vardır. Sanat akımları zamanla değişime uğrarken genel olarak akımlardan en çok etkilenen resim sanatı olmuştur. Aslında çok fazla karıştırılan bu akımların hepsinin arasındaki fark gerçekten büyüktür. Mesela Empresyonizm ve Ekspresyonizm. Kulağa bile bu kadar benzer gelen bu iki akım aslında birbirlerine tepki olarak doğmuş denebilir. Ekspresyonizm akımında gördüklerinin sende bıraktığı etkiyi kendi estetik anlayışınla birleştirip, gördüğünü deformasyona uğratarak çizersin; Empresyonizm akımı ise bir bakıma izlenimciliktir, güneş ışığının cisimlere veya manzaraya olan etkisini resmetmeye çalışırsın. Empresyonizm akımının bir de Post Empresyonizm kısmı vardır. Bu akımda gördüklerini tamamen aktarmak yerine kendi hayatından bir şeyler katarak çizmeye çalışırsın. Gördüklerini kendinden bir şeyler katarak aktarmak ne kadar zor olsa da kendi açından dünyanın nasıl gözüktüğünü anlatmanın en etkili yollarından biri olabilir bu. Post Empresyonizm akımının bazı temsilcileri de bu kişilerdir: Cezanne, Gauguin, Tolouse Lautrec ve herkesin çok iyi bildiği Vincent Van Gogh.
Belki bilen ya da izleyen vardır, Doctor Who’da bir bölüm de Van Gogh bulunuyordu; işte o bölüm sayesinde benim Van Gogh sevgim başlamıştı. Bölüm içerisinde Van Gogh’un resimlerine ilişkin birçok gönderme bulunuyor. Bu bölüm sanatçıların çoğunun hislerini açıklayan bir bölümdür bence. Bölümdeki bir sahnede üç kişi gökyüzündeki yıldızlara bakarken dizideki Van Gogh onlara gökyüzünü nasıl gördüğünü açıklıyor. Van Gogh bu sahnede, diğer iki kişinin gökyüzünü onun gördüğü gibi görmesini istiyor çünkü kendisi için gökyüzü sadece siyah üzerine parlak yıldızlar değil. Onun için siyah sadece koyu mavi, gökyüzünün bazı yerleri daha açık bazı yerleri koyu ve yıldızlar kendi etraflarında halkalar oluşturarak ona doğru parlıyor. Bu anlatım Yıldızlı Gece’nin yaratılışıdır dizide. Bugün Van Gogh’un resimleri milyonlar satıyor iken onun yaşadığı dönemlerde kendisini taşlıyorlardı. Onun tek yaptığı ise sadece kendi dünyasını resimlere aktarmaktı. O halktan aldığı kötü tepkilere rağmen çizime devam etti ama maalesef sonu kendisini öldürmesiyle bitti. Hepimizin kendine ait birer dünyası vardır ama o dünyayı değerli kılan, onu ortaya çıkarmaya cesaret etmemizdir. İşte bir sürü var bu akımlardan: benim için birbirine benzeyen Metafizik Resimcilik ve Sürrealizm; Kübizm ve Fütürizm gibi… Hepsinin altında yatan hikaye de farklıdır. Mesela Sürrealistler diğerlerine kıyasla biraz daha çılgın olabilirler. Salvador Dali’nin resimlerinde olduğu gibi tam resmi anladım derken başka bir şeyler ortaya çıkabilir hep. Barok dönemi örneğin: her alan için gelişme olmuşken en çok klasik müziğin yükseliş çağı olarak geçer. İhtişam Barok dönemiyle birlikte anılan kelimelerdendir. Barok bir gösteriş dönemidir ve dönemin klasik müzik temsilcilerinden biri de Bach’tır. Bir klasik müzik sever için parçaları kendini kesinlikle dinlettirir. Müziğine kendinden bir parça koyduğunu hissettirir. Gerçekten de yükseliştir Bach.
Daha o kadar fazla kişi var ki adını anmaya sayfaların yetmeyeceği, hayatlarını kendi sanatlarına adasalar bile dünyanın çoğunluğu tarafından belki de hiçbir zaman bilinmeyecek olanlar. Onlar ruhlarını yaptıklarına adamış, kendi sanat kavramlarını yaratıp bize takdir edilecek gerçek şeyler vermiş olanlardır. Keşke dünya da sanatçıların değerini çok önceden anlasaydı da bir sürü sanatçı ıstırap içinde hayatlarının sonuna gelirken değer gördüklerini bilebilselerdi. Sanat, sadece çizmek veya yazmak değildir; sanat karalama yapsan bile kendi içindekileri cesaret edip başkalarına aktarmaktır. Sanat, kendi kavramını yaratmaktır.