Bize Öğretilen Tarih
- Enes Kerim Şafak
- gönderildi TarihYaşam
- 16
Merhabalar, bu yazıda tarih öğrenmekle ilgili bazı şeyler anlatmak istiyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki tarihi kendimce araştırmayı seven birisiyim. Özellikle son yüzyılımızın olaylarına ilgi duyuyorum. Ben herhangi bir kişiyi yahut olayı araştırırken farklı görüşleri okuma fırsatı buluyorum. Bu bence tarih araştırmalarının bana kattığı en büyük kazanç. Farklı görüşleri edindiğim için çoğu şey hakkında “kesin” şeyler de konuşamıyorum, çünkü başka görüşler bu “kesin” şeyleri de reddedebiliyor. Bu durumda doğruyu bulmak için hep çabalıyorum ve kendimi bu yolda buluyorum. Kendi yaptığım şey kesin doğrudur demiyorum, fakat siz de mantıklı düşünürseniz bazı şeyler hakkında kesin konuşmaktansa şüpheci yaklaşmanın daha akılcı bir çözüm olduğunu fark edersiniz. Peki okullarda bize öğretilen tarih nedir?
İlkokul ve Ortaokul günlerinizi hatırlayın. Tarihi işlerken çoğu şey ne kadar kesindi değil mi? Genelde ilkokul öğretmenleri bu konuda yalan söylerler: “Ben açık görüşlü bir insanım (!), Öğrencilerimin de açık görüşlü olmasını isterim. İsteyen istediği gibi beni eleştirebilir” Sizin de fark ettiğiniz gibi bu söz kuyruklu bir yalandır. (Burada gerçekten bu sözü yapabilen öğretmenleri tabii ki de bir kenara alıyorum) Mesela örnek vermek gerekirse öğretmeninize Atatürk hakkında herhangi bir eleştiride bulundunuz mu? Ya da herhangi bir padişahla ilgili. Bulunmadınız. Burda sizin objektif düşünmemeniz de bir hata ancak tek hatalı siz değilsiniz, çünkü herhangi bir eleştiri yapamıyor olmanız sadece tek bir şeyi bildiğiniz içindir. Şöyle ki, Osmanlı’yı işlerken Osmanlı’nın yükseliş dönemini uzun uzun işlersiniz. Şaşalı günlerini anlatırsınız, 6 asır boyunca cihanı titretmiştir Osmanlı. Ancak düşüş dönemine geçildiği zaman kestirip atılır, sonra konu hemen Birinci Dünya Savaşına ve ondan sonra tabii ki Cumhuriyet’in kuruluşuna gelir. Osmanlı size mükemmel öğretilmiştir, aksini nasıl düşünebilirsiniz ki? Başka bir örnek üzerinden yürüyelim. Atatürk’ü nasıl bilirsiniz? Aaa canım öyle soru mu olur! Sevgili Ulu Önderimiz Atatürk’ümüz tabii ki de muhteşem bir insandır. Sahi, Atatürk’ün tek bir tane dahi (cidden sadece bir tane) kötü bir huyunu ve ya kötü bir icraati öğretildi mi? Tabii ki de hayır, çünkü Atatürk çok mükemmel bir insandır. Biz onu hep öyle öğrendik. O kadar mükemmeldir ki yaptığı her iş doğru, herhangi bir konuda ülke için hep iyi olan şeyi yapmış. Atatürk’ün sadece mükemmelden ibaret olduğunu zanneden insanlar bazen çok komik duruma düşebiliyor. Kendimin defalarca test ettiği bir deney. Deneyimiz çok basit. “Bağnaz” Atatürkçü birisini bulup muhabbete başlıyoruz. Kendisine Atatürk’ün herhangi bir yanlış yapıp yapmadığını, bir insanın her yaptığı işin doğru olup olamayacağını soruyoruz. Kendisi tabii ki de şöyle cevap veriyor: “Yaaa tabii ki de her yaptığı iş doğru değildir şimdi. Tabii ki de hataları olmuştur ama yaptığı iyilikler o kadar çok ki :)” Kendi ağzınla söyledin, her yaptığı iş doğru değildir diye. Peki bu yaptığı kötü işlere bir örnek verebilir misin? Burada karşımızdakinin beyni bir anlığına donar. Şaka maka herhangi bir şey bulamamıştır. Cevabı kem kümden ibarettir.
Şimdi böyle insanlar beni “yobaz, cahil, örümcek kafalı, geri kafalı” gibi sıfatlarla anmaya başlarlar. Kendilerine hemen şu cevabı vermek istiyorum. Ben Atatürk’e kesinlikle düşman değilim. Hatta kendisi çok büyük idealist bir insandır. Ben sadece o ideallerin doğru olup olmadığını araştıran birisiyim. Şu an Atatürk’e katıldığım ve katılmadığım bir sürü kısım var. Bunları Atatürk’e özel bir yazımda anlatacağım mutlaka. Şimdi konumuz bu değil.
Peki benim bu laflarım sadece bağnaz Atatürkçülere mi? Tabii ki de hayır. Kulaktan dolma saçma sapan bilgilerle Atatürk’ü sevmeyenlere de ayar oluyorum. Herhangi bir şey araştırmamış, sadece ev ortamında, akrabalar ve arkadaşlar arasındaki her söylenilenlere lap diye inanırlar bunlar. Bunlar bağnaz kişilerdir. Şunu söylemeden de edemeyeceğim. Genelde gerçekten insanların pek azı bağnaz değildir zannımca. Kendim de belki bir bağnazım, ama en azından böyle bir bağnazlık varsa dahi bunu düzeltmeye çalışıyorum. İnsanlara bağnaz deyip kendisinin inandığı şeylere en ufak eleştiri kabul etmeyen insanlardan da değilim. Herhangi bir eleştiri yapıyorsam eleştirdiğim şeyi yapmadığımı düşündüğüm içindir. Aksi takdirde bu cesareti kendimde bulamazdım. Mesela insanları yerlere çöp atıyorlar diye eleştiremem ben. Çünkü ben de atıyorum. Bu durumu azaltmaya çalışıyorum ama sonuçta hala yapıyorum.
Okul bize tek taraflı bir tarih öğretiyor dedik. Bunu neden yapıyorlar? Tabii ki de devlet, kendisini seven insanları yetiştirmek ister. Okullarda öğrendiğimiz bilgilerin tek taraflı olması da buna bağlıdır. Peki sırf devleti seveceğiz diye körü körüne inandığımız yalanlarla kendimizi mi kandıralım? Devleti sevmek iyi bir şey olsa dahi, bu yaptığımız yanlış değil midir? Bu tek taraflı bilgi yığınından kurtulup olaya objektif bakmak için bizim ne yapmamız gerekir? Cevap çok basit: Araştırmak. Yılmadan, durmadan araştırmak. Doğruyu bulana dek. Size üzücü bir şey söyleyeyim mi? Muhtemelen doğruyu hiçbir zaman bulamayacağız. Çünkü tarihsel olaylarda sadece kesin doğrudan ziyade birden fazla doğrular vardır. Bu doğrulara ulaşabiliriz de, ama muhtemelen çoğuna hiçbir zaman ulaşamayacağız. Şöyle düşünelim: 100 yıl öncesiyle ilgili bir gerçeğe ulaşmanın ne kadar zor olduğunu anlamak için günümüze bakmak yeterli. Şu an yaşadığımız zamanda bile ne kadar çok şeyi bilmediğimizin hepimiz farkında olmalıyız. Kesin doğrular olsaydı nasıl bu kadar farklı düşünen insanlar olacaktı zaten? Yani sadece tarihi olaylarla ilgili değil, günümüzde dahi çoğu şeyi bilmiyoruz ve hiçbir zaman da öğrenemeyeceğiz. Ahiret kavramı burada kendini ön plana çıkartıyor. Dünyada bu kadar uydurulmuş iftiralar, yalanlar varken doğru bilgiye nasıl ulaşacağız? Ahiret olmasaydı ne acı olurdu değil mi? Hiçbir zaman doğruya ulaşamamak, şahsen beni çok ürperttirdi.
Peki yapmamız gereken şey nedir? Objektif olmamız lazım. Ciddi anlamda objektif. Her insan tabii ki de kendisinin bir bağnaz olduğunu söyleyemez. Herkese göre kendisi objektif bir insandır. Bu problemden ancak öz eleştiri yapabilen insanlar çıkabiliyor. Onlardan olmamız lazım. Her şeyi araştırarak doğru bilgiye ulaşmaya çalışmak, belki de hiç ulaşamayacağımızı bile bile. Çünkü o yolda bulunmak bile güzel bir şey, sağlıcakla kalın.
Also published on Medium.
Paylaş
Yazar hakkında
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.
Harikasınız tam düşündüklerimi yansıtmışsınız. Fakat biliyor musunuz,böyle de zor işimiz. Siz de bazen asla bu doğru-yanlış paradoksundan çıkamayacağınızı düşünmüyor musunuz? Umarım böyle korkunç bir hadise yaşamayız.
Öncelikle değerli yorumunuz için çok teşekkür ediyorum sizlere.
Evet, maalesef ki pek çok zaman bu doğrultuda düşünürüm. Hakikaten de hayatımızın herhangi bir alanında “mutlak” olana ulaşmamız imkansız gibi (1-2 ay içerisinde bu konuyla ilgili bir deneme yayımlayacağım), ancak yine de siyasi olaylar bile tam olarak doğru olmasa da doğruya çok yakın bir şekilde gün yüzüne çıkartılabilir, açıklanabilir. Umarım en azından bunu başarabiliriz 🙂
Ayrıyeten tekrardan teşekkürlerimi sunmak istiyorum sizlere; uzun süre olmuştu eski yazılarıma dönmeyeli. Şimdi bakınca çok daha net görüyorum kendimdeki gelişimi ve değişimi (hem yazarlık hem fikirler açısından). Hatta birçok yazım hatası takıldı gözüme ama bunları düzeltmeyeceğim elbette, etik dışı olur gibime geliyor. Üstelik böyle hatalı kalınca daha güzel, seneler sonra bakınca çok daha belirginleşir 🙂
Tarihe ilginiz varsa şayet bu yazımı da önermeden edemeyeceğim: https://defterarkasi.com/2017/11/08/tarih-neden-onemlidir/
İyi günler diliyorum! 🙂
Sanırım haklısınız,umarım en yakın gerçekler bir gün gün yüzüne çıkar. (Tabii bu noktada kelebek etkisi düşündürtmüyor değil fakat ufak hataları gözardı etmeden bir doğruya ulaşamayız belli ki. 🙂 ) Denemenizi heyecanla bekliyorum,uzun süreli bir takipçi olmadığım için gelişiminizde gözlemci olamadım fakat eminim ki gerçekten ilerlemişsinizdir. Attığınız linke hemen gidiyorum,hatta hazır el atmışken sitede şöyle geniş kapsamlı bir okuma yapayım. Ayrıca belirtmek isterim ki Defter Arkası’nı gerçekten destekliyorum hatta önümüzdeki yıl içinde yazarlık başvurusu yapmayı bile düşünüyorum. Umarım ki bu güzel sayfa hep sürdürülür. 🙂
Teşekkürlerimi sunuyorum.
Defter Arkası’nı sevmiş olmanıza kendim adına çok mutlu oldum doğrusu 🙂 İstediğiniz zaman başvurabilirsiniz tabii ancak ben sizlere şimdiden başvurmanızı öneririm; eh, bildiğiniz gibi, her geçen gün 18 yaş sınırına bir adım daha yaklaşmak demek 🙂
Evet, ben de öyle umuyorum… İyi temennileriniz için ayrıca teşekkürler 🙂