
Çocuk, her zamanki gibi kendini, geniş hayal dünyasının serüvenlerine kaptırmıştı. Odasında bulunan çeşit çeşit oyuncakla birlikte zenginleşen bu hayallerinde kimi zaman karanlık denizin azgın dalgalarıyla boğuşan bir kaptan, kimi zaman öğrencilerine şefkatle yaklaşan bir öğretmen, kimi zaman da insanları iyileştirirken güler yüzünü eksik etmeyen bir doktor oluyordu.
Bu macerasındaysa bir kahraman olmaya karar vermişti. Çizgi filmlerde gördüğü gibi her gün kötülerle savaşacak kadar cesur, azimli, ve güçlü bir kahraman olacaktı. Hemen yan odada huzur içerisinde gazete okuyan babasının yanına koştu.
— Yardıma ihtiyacın var mı vatandaş? Bir kahramanın görevi herkese yardım etmektir, dedi bilmiş bir ses tonuyla. Bunu söyledikten sonra oyun oynamak istediğini belli eden saf gülüşünü eklemeyi de unutmadı. Babası bir süre düşündü:
— Hmm. Aslında bir konuda yardım edersen çok mennun olurum, dedi. Babasının bu sözleri ile merakı artan çocuk:
— Hangi konuda, diye sordu.
— Tabii ki de alışverişte, dedi babası o kurnazca bakışlarının ardından.
— Nee! Alışveriş mi, dedi sıkıntısını belli eden bir edayla. Yine de babasıyla vakit geçireceği için mutlu olacağının farkındaydı. Bu yüzden bu teklifi kabul etti. “Belki bir kahramana rastlarım” diye düşündü. Hazırlanırken babasının ona söylediklerini hatırladı. “Dünya o kadar da eğlenceli bir yer değil” demişti babası. Niye böyle söylemişti ki?Dünya, çeşit çeşit insanın barış ve sükunet içerisinde yaşadığı bir yer değil miydi? Ayrıca, babası, bazı zamanlar televizyondan bir haber duyuyor ve yüzü hüzünlü bir hale bürünüyordu. Bu harikulade dünyada insanı üzecek kadar kötü ne yaşanabilirdi ki?
— Babasıyla markete yaklaşırken havada uzaklardan yaklaşan bir şey fark etti. Tam da çizgi filmlerde gördüğü gibi bu bir “kahramandı”. Tam babasına söyleyecekken aynı yere bakmakta olan babasının korkmuş bakışlarıyla karşılaştı. Baba, çocuğunun elini sıktı ve kendini siper etti. Çocuk babasının ne yaptığına anlam vermekle uğraşırken, etrafı gürültünün hemen ardından gelen toz yığınlarıyla kaplandı. Çocuk ciğerlerine işleyen toz bulutu yüzünden öksürük nöbeti geçirdi. Nöbetin hemen ardından bir şeyi fark etti: Babası yerde uzanmış yatıyordu. Korkmaya başlamıştı. Artık tek güven kaynağı olarak gördüğü babasının ona sarılmasına ihtiyaç duyuyordu. Yüzüstü yatan babasının kafasındaki yarayı daha fark etmemişti:
— Baba! Baba! Baba! Çok korkuyorum. Baba!
Sesi gittikçe daha da acıklı hale geliyordu. Saf kalbi, etrafında gerçekleşen olaylara olan yabancılığını kanıtlamak istermiş gibi yeryüzünü inci taneleriyle ıslatıyordu; ve bu olayla saf kalbi hayatın acımasız pençelerinde parçalanıp kayboldu.
Adım Osman Şafak. UFSMAİHL de okuyorum. Daha çok hikaye türünde yazılar yazıyorum. Hikayelerimde ise genel olarak yaşadığımız hayattaki olumsuzlukları dile getiriyorum. Yazılım mühendisliği düşünüyorum.
Geri Dönüşler: Faydalı Bağlantılar | Future Science Team
Geri Dönüşler: Dijital Kültürün Yayılması ve Dijital Platformlar – Kodlamaya Hazır mısınız?