Şeyh Said İsyanı
- Enes Kerim Şafak
- gönderildi Tarih
- 11
Merhabalar, bugün sizlere Şeyh Said isyanını anlatacağım.
Şeyh Said isyanı, 13 Şubat 1925 gününde başlamış, 15 Nisan’da Şeyh Said’in yakalanmasıyla bastırılmış sayılır. Aşiretler tarafından desteklenen bu isyan, aslında cumhuriyet inkilaplarına karşı yapılan bir isyandır. Kurtuluş Savaşı paşaları tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da bu isyana destek verdiği gerekçesiyle 3 Haziran günü bütün şubeleri kapandı.
Genellikle bu isyan bir “kürt” isyanı olarak bilinir ancak Şeyh Said’in kendi sözleri ve başkalarının görüşleri bu fikri desteklemez. Şeyh Said’e göre isyanın amacı islama hizmet etmekti. 13 Şubat günü Piran camiisinde verdiği bir vaazda şöyle demiştir:
“Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı ve din mektepleri Milli Eğitim’e bağlandı. Gazetelerde birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse, bizzat dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine gayret ederim.” [1]
Şeyh Said, Urfa’daki Izoli Kürt aşireti reisi Bozan Ağa’ya gönderdiği mektupta şöyle demiştir:
“1300 seneden beri Cenabı Hakk’ın Peygamber Efendimizi göndermekle neşir ve tebliğ ettiği dinimizi imhaya çalışanlara karşı harp ilan ettim. Bunda bana yardım edilmezse, cümlece mahvoluruz!” [2]
Türkiye’nin en büyük gazetecilerinden biri olan Uğur Mumcu şöyle demiştir:
“Şeyh Said ve yargılanan diğer şeyhler, amaçlarının `Kürtlük´ olmadığını, `din uğruna kıyam ettiklerini´ söylemişlerdi. Gerçekten de ayaklanmanın kökeninde dinsel duygular yer almaktaydı. Türk-Kürt çelişkisi söz konusu bile değildi. Çelişki, laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı.” [3]
3 Mart 1925’de Ali Fethi Okyar’ın istifa etmesiyle hükümet kurup başbakan olan İsmet İnönü de bunu söylemiştir:
“Şeyh Said, harekat esnasında dini kurtarmak davasını açıktan ortaya atmış bulunuyor. `Hilafet kalkmıştır, din tehlikededir, dini kurtarmak lazımdır.´ Davaları, bu. Şeyh Said, isyan hareketini, böylece bütün memlekete milli bir hareket olarak değil, bir din hareketi olarak gösteriyor. Her tarafı harekete geçirmek sevdasındadır. Şeyh Sait isyanını doğrudan doğruya Ingilizlerin hazırladığı veya meydana çıkardığı hakkında kesin deliller bulunmuyor.” [4]
Bu tür sözlerde görüldüğü üzere isyan bir kürdistan kurma amacıyla değil, dini kurtarma amacıyla çıkmıştır. O bölgede çıktığı için daha çok kürt aşiretleri katılmış olabilir, ama türklerden de bu isyana destek verenler vardır. Zaten Şeyh Said’in imzası “Emirü-l Mücahidin” yani Mücahidlerin lideridir.
Bu noktada işleri biraz daha ilginç hale getirmek istiyorum. Şöyle ki, Şeyh Said’in kendisi bu isyanı din için çıkarmış olabilir, yukarıda görüldüğü gibi böyle gözüküyor zaten. Ancak din için çıkarmasına rağmen bilerek/bilmeyerek İngilizler’in amacına hizmet etmiş de olabilir. Nasıl mı?
Bilindiği üzere Musul sorunu Lozandan sonra Türkiye-İngiltere ikili görüşmelerine bırakılmış, görüşmeler sonuç vermeyince Milletler Cemiyeti’ne bırakılmıştır. Şeyh Said isyanından sonra ise İngiltere Milletler Cemiyeti’ne Türk-Kürt ayrımı olduğunu, Kürtlerle Türklerin bir arada yaşayamayacaklarını söylemişlerdir. İkna etmeleri de daha kolay olmuştur. [5]
Milletler Cemiyeti tarafından gönderilen tarafsız bir komisyon bölgede incelemeler yapmış ve geçici olarak Brüksel Hattı oluşturulmuştur. 16 Aralık 1925’te Türkiyenin katılmadığı bir toplantıda Milletler Cemiyeti bölgeyi değerlendirmiş ve karar almıştır. Karara göre Brüksel Hattı’nın kuzeyi Türkiye, güneyi İngiliz mandasındaki Irak’tır. Türk hükümeti hemen bir gün sonra yapılan SSCB ile tarafsızlık ve dostluk anlaşmasıyla tepkisini açıkça göstermiştir. Nihayetinde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti isyanları bastırmakla uğraşırken ve inkilaplar üzerinde çalışırken 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşmasıyla Musul İngiltereye bırakılmıştır. Brüksel Hattı ise günümüzde halen devam etmekte olan Türkiye-Irak sınırı olmuştur. Türkiye sadece 25 yıl boyunca petrol gelirlerinin %10’unu kazanabilmiştir.
Yazımı, İngiltere Başbakanı Lloyd George’un şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
“Türk yönetimine alışmış olan Kürtlerin tümüne yeni bir koruyucu kabul ettirilmesi güç olacaktır.. İngiliz çıkarlarını, dağlık kesimlerinde Kürtlerin yaşadığı Musul ve içinde bulunduğu Güney Kürdistan ilgilendirmektedir. Musul bölgesinin, öteki bölümlerinden ayrılarak yeni bağımsız bir Kürdistan Devleti’ne bağlanabileceği düşünülmektedir.. Ancak bu konuyu anlaşma yoluyla çözmek çok güç olacaktır.” [6]
Kaynakça
- Behçet Cemal, Şeyh Sait İsyanı, Sel Yayınları, Istanbul 1955, sayfa 24
- Behçet Cemal, a.g.e., s.45; Metin Toker, a.g.e., sayfa 27.
- Uğur Mumcu, Halklar Kardeştir, Milliyet Gazetesi, 03 Mart 1992, sayfa 7.
- Ismet Inönü, Hatıralar, 2.Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara 1987, sayfa 202.
- Öke, a.g.e., s. 158-165.
- Sevr Anlaşmasına Doğru” Osman Olcay, SBF Yay., Ank.-1981, sf.121; ak. U. Mumcu, “Kürt-İslam Ayaklanması” Tekin Yay., 19.Bas. 1995, s. 28
Ayrıca bu ve şu yazılara da bakınız.
Paylaş
Yazar hakkında
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.