Azalan Verimler Yasası
- Enes Kerim Şafak
- gönderildi Bilim
- 17
Merhabalar. Bu yazımızda sizlere iktisattaki yasalardan birisini anlatacağım.
Azalan Verimler Yasası (The Law of Diminishing Returns), iktisattaki önemli kanunlardan birisidir. Bu kanunun bir iktisat kanunu/yasası olduğuna bakmayın, Azalan Verimler Yasası hayatımızın hemen hemen her alanında geçerli bir durumdur. Bu yasayı şöyle açıklayabiliriz. Bir üretim sürecini etkileyen ve birbiriyle bağlantılı değişkenlerden birisi sabit tutulup diğeri artırılırsa toplam üretim azalarak artar ve bir süre sonra durur hatta eksiye doğru gider. Şimdi bu karışık cümlede ne dediğimizi parça parça örneklerle anlatalım.
Bir üretim sürecini… Bir tarlamızın olduğunu varsayalım. Bu tarlamız 1 kilometrekare. Elimizde ise 10 tane işçi var. İşçilerimiz tarlada çalışarak bir üretim sağlıyorlar ve biz de bu üretimden kazanç sağlıyoruz. (verim) Bir üretim sürecini etkileyen ve birbiriyle bağlantılı değişkenlerden… Tabii ki de biz bir işveren olarak tarladan daha fazla para kazanmak isteriz. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Bunu yapabilmenin basitçe 2 yolu var. Ya tarlamızı büyütmek ya da yeni işçiler almak. Bir üretim sürecini etkileyen ve birbiriyle bağlantılı değişkenlerden birisi sabit tutulup diğeri artırılırsa… Tarlamızı büyütmeyi seçtik ama işe bak! Tarlanın etrafında hiç boş alan kalmamış ve tarlamızı büyütemiyoruz. Ama bir saniye, yeni işçiler neden almayalım ki? Bunun mantıklı bir fikir olduğunu düşünüp tarlamızda çalışması için yeni işçiler alıyoruz. Bir üretim sürecini etkileyen ve birbiriyle bağlantılı değişkenlerden birisi sabit tutulup diğeri artırılırsa toplam üretim azalarak artar… Bir işçi satın aldık. Ay sonundaki kârımıza baktığımız zaman önceki aya nazaran daha fazla kâr elde ettiğimizi gördük ve işçi almanın mantıklı bir iş olduğuna karar verdik. Bir sonraki ay tekrar işçi aldık. Kârımız artmaya devam etti ve bu işlemi bayağı tekrar ettik. Bir süre sonra tarlamızın işleyişini izlerken bir farklılığı fark ettik. İşlenecek toprak sabit olduğundan yeni alınan her işçi gitgide tarlada daha küçük bir alanda çalışıyordu. Öyle ki son zamanlarda yeni gelen işçilerle birlikte işçiler tarlada birbirine çok yakın çalışmaya başlamışlardı.
Ay sonu geldiğinde yine gelirlerimizi incelerken yardımcımız bize üzücü bir durumdan bahsetme vaktinin geldiğini düşündü ve bize Azalan Verimler Yasasına kurban gittiğimizi anlattı. Peki ne mi olmuştu? Yeni aldığımız her işçi bir öncekine nazaran kârımızı (verimimizi) daha az artırıyordu. Mesela 20. işçiyi aldığımızda ay sonu kârımız 100.000 liraydı. 21. işçiden sonra bu kâr 101.000 oldu. 22. işçiden sonra ise 101.900. Yani 22. işçi kendi başına toplam kârı 900 lira artırmışken ondan önceki işçi ise 1000 lira artırmıştı. İşte bu kanuna bu yüzden “Azalan marjinal verimler kanunu” da deriz. Çünkü marjinal kelimesi “aykırı” sıfatı haricinde “son birim” anlamına da gelir. Yani tarlamızı büyütmeden aldığımız her yeni işçinin verimi giderek daha da düşmektedir. Bir üretim sürecini etkileyen ve birbiriyle bağlantılı değişkenlerden birisi sabit tutulup diğeri artırılırsa toplam üretim azalarak artar ve bir süre sonra durur hatta eksiye doğru gider. Peki biz yine de fütursuzca işçi almaya devam edersek ne olur? Bir süre sonra alacağımız yeni işçi tarlada hiç çalışacak yer bulamayacağı için toplam üretimi hiç yükseltemeyecek. Hatta yine işçi almaya devam edersek bu işçiler diğerlerinin de iş yapmalarını zorlaştıracağından toplam üretimi eksi yönde etkileyecekler. Üstelik kendilerinin ücretleri olduğu halde sermayeye hiç gelir katmadıkları için toplam kârı da düşürmüş olacaklar. İşte genel hatlarıyla Azalan Verimler Yasası budur.
O halde üretimimizi artırmak için kullanacağımız yöntem şöyle olmalıdır. İlk olarak üretim araçlarımızın en uygun bileşkesini saptamalıyız. Yukarıda gördüğümüz gibi üretim araçlarımız (tarla, işçi) birbiriyle bağlantılıdır. Yani 1 kilometrelik tarlada optimum faydayı verecek işçi sayısı bellidir, bizim bu sayıyı yakalamamız gerek. Üretim araçlarındaki bu oranı bildiğimizde ise bu oranı bozmadan üretim araçlarımızı artırmayı hedeflemeliyiz. Eğer bozmak zorunda kalıyorsak bile en azından bunun bilincinde olmamız gerekir ki hikayemizdeki gibi gereksiz işçi alımı olmasın. Diğer bir değişle aldığımız her yeni işçinin sağladığı marjinal gelir marjinal masrafından büyük olduğu sürece işçi alımında sıkıntı yoktur. Ancak bir zaman sonra yeni işçinin sermayeye sağladığı marjinal gelir ücretini karşılayamayacaktır. İşte o zaman yeni işçi toplam kârın düşmesine sebep olur.
Ekonomist Sadun Aren, bu yasanın varlığını kanıtlamak için çok güzel başka bir ayrıntı daha söylüyor bu kitapta bizlere. İzninizle bu güzel tespiti onun cümlelerini hiç bozmayarak alıntılamak istiyorum.
“En uygun öge bileşiminden itibaren üretimi artırdığımız zaman verimin düşmesinin ya da aynı şey demek olan maliyetlerin yükselmesinin, yukarıdakinden farklı başka bir nedeni daha vardır. Şöyle ki, bir ülkede üretim kuşkusuz, önce en verimli toprakların, en verimli ormanların ve madenlerin işletilmesi ve en becerikli işçilerin çalıştırılmalarıyla yapılır. Belli bir üretim düzeyinden sonra bu en verimli kaynaklar tükenmeye başlarlar. Üretimi artırmaya devam edersek, artık daha verimsiz toprakları, ormanları ve madenleri işletmek ve daha beceriksiz (acemi) işçileri çalıştırmak zorunda kalırız. Düşük nitelikteki ögelerin verimlerinin de düşük olacağı açıktır. Demek oluyor ki, bir ülkede üretimin sürekli artırılması, en uygun öge bileşimi korunabilse bile, üretim ögelerinin kalitelerinin düşmesinden ötürü, marjinal verimin azalması ve dolayısıyla maliyetlerin artması (pahalılık) ile bir arada yürür.” [1]
Üretim söz konusu olmasa bile hayatımızda bu yasaya benzer bir çok durum vardır aslında. Mesela su içerken her su içmemizde bir öncekine nazaran daha az zevk alırız ve daha az tatmin oluruz. Bir süre sonra ise içtiğimiz sudan hiç zevk alamayabiliriz de. Mesela şöyle bir örnek de verilebilir. Dünyada kaynaklar sabit ama her zaman nüfus artıyor. Bu durum da kaynakların daha çok kişilerce bölüştürülmesine ve bu da aslında her yeni doğan kişinin marjinal hayat standartının düşmesine sebep oluyor. Ama bir saniye, bir çelişki sezdiniz değil mi? Evet, gerçekte olan şu aslında: Dünyada teknoloji her zaman gelişiyor. Bu yüzden de böyle bir şey söz konusu değil. İşte şimdi yazımı bitiriyor iken bu konuya ilişkin çok mühim bir parantez açmak istiyorum. Bahsettiğim örneklerin bu yasaya uyması için üretim araçlarının niteliklerinin özdeş olması gerekir. Yani aldığımız her işçinin bir önceki işçiyle aynı zamanlarda aynı verimlilikte çalıştığını varsayıyoruz. Bir de teknolojinin de değişmediğini varsayıyoruz. Aslında teknoloji ilerleyince bile değişen tek şey bütün bu sayıların daha da yükseğe çıkması. Bu yasayı koordinat sistemindeki bir eğri olarak düşünelim. Teknoloji ilerleyince değişen tek şey bu eğrinin daha yükseğe çıkmasıdır. Yani anlık bir sıçramadan sonra yine yasa işler hale gelecektir.
İşte bu yüzden dünyamızdaki nüfus arttıkça daha verimli enerji elde etmemiz ve tüketim mallarını daha verimli üretmemiz gerek. Bunun da yolu teknolojik gelişmelerden geçiyor. Bu yüzden teknolojik gelişmeler dünyamız için fevkalade önemlidir. Evet, gördüğünüz üzere teknolojik gelişmelerin önemini ekonomideki bir yasadan bile kolaylıkla anlayabiliyoruz.
Sağlıcakla kalın.
Kaynakça:
Aren, S. (2007). 100 Soruda Ekonomi El Kitabı. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. [1]
Grafik olayını daha rahat kavramak için bir kaynaklar:
http://piyasarehberi.org/sozluk/azalan-verimler-kanunu
https://asbava.blogspot.com.tr/2012/10/azalan-verimler-yasas.html
Paylaş
Yazar hakkında
Yaklaşık 2 senedir Defter Arkası'nda yazılar yazıyorum. Genellikle deneme ve öykü yazarım; fakat ara sıra bilimsel yazılar da yazıyorum. Bir süredir sosyal bilimler üzerine yoğunlaştığımdan dolayı, yazılarım da bu doğrultuda olmaya başladı. Eğitimime Haydarpaşa Lisesi'nde devam ediyorum.
ilgi çekici bir konu, eline sağlık.
Teşekkürler 🙂
Kâr, verim demişsiniz……? o yüzden gerisini okumadım
Tam olarak hata nerededir? Verim yerine kâr mı demeliydim; kâr yerine verim mi? Bunları açıklarsanız sevinirim ve ona göre düzeltirim, ondan sonra gerisi de okunur artık 🙂