Liseye geçmemin ardından, fikirlerimin de olgunlaştığını görmemle beraber benim için yeni, bir o kadar da şaşırtıcı bir şey anladım: ebeveynlerimizin belge tutkusu. Benim açımdan başarılı geçen ilk ve ortaokul döneminde nedense ailem, çeşitli belgeleri almamın o kadar da önemli bir şey olmadığı izlenimi gösterdiler benim gözümde. Ama liseye geçtim ve hem benim, hem ebeveynlerimin tepkisinin değiştiğini gördüm. Ben, TEOG telaşesini daha yeni yeni atlatmaya çalışırken kendimi bir Sosyal Bilimler Lisesinde bulmuştum, ebeveynlerim ise bana olan inançlarını sıkı halatlarla daha da güçlendirmişlerdi. Evet, bazı kişilerin ilk başta aylaklık yaptığı gerçeği yalan değil tabii ama bu bahsi geçen kişiler lise hayatının önceki öğrenim hayatları kadar olay geçeceği konusunda da bir nevi kendilerine yalan söylediler. Aslında burada kişinin kendisini ne kadar kolay kandırdığını ya da kendilerine başarı konusunda nasıl yalan söylediklerini tartışmak gibi bir amacım yok. Benim için önemli olan konu eskiden önemsiz, varlığıyla yokluğunun bir olduğu ama büyüdüğümüzde eğitim-öğretimimizin başyapıtı haline gelen karne ve belge. Lise hayatının kolay geçtiğini kimse rahatlıkla söyleyemez. Herkes hedefleri doğrultusunda çalışır, arzuladıkları için yaşar. Buna da kimse karışamaz. Bende amaçlarımız ve hedeflerimiz uğruna sabahları sıcacık yatağımızdan kalkıp gittiğimiz okulun dönemlere ayrılmış kısmında belge diye adlandırılan önemsiz bir kağıt parçasının bizlere ödül olarak verilmesini doğru bulmuyorum nedense. Zaten eğitim sistemimizi sevmediğimi ve yeterli bulmadığımı düşündüğümden midir bilinmez, belgelerin öğretim gören küçüklerin, gençlerin cesaretini kırdığını düşünüyorum. Belki içinizden beni desteklemeyen, farklı görüşte olan hatta beni ayıplayanlar da olacaktır. Saygım sonsuz. Fakat biz insanlar olaylara at gözlüğüyle bakmayı çok severiz. Bazılarımız takdir, teşekkür gibi belgelerin (bu belgeleri alamayanlar için söylüyorum) çocuklara hırs yaptırdığını ve gelecek dönem başarıları oranında artış olacağını savunurlar. Gelişigüzel düşünüldüğünde güzel bir taktik. Fakat bu taktik çocuğunu tabiri caizse yarış atı gibi görenler içindir. ‘’Belki de çocuğum arap atı gibi sonradan açılır’’ mantığıyla ilk dönem belge alamayan çocuğun, ikinci dönem kendini zorlayacak, psikolojisini bozacak bile olsa belge almaya çalışacağını düşünürler. Benim düşünce ise daha ender rastlanır türden. Ben bu tür öğrenci arası rekabetleri doğru bulmayanlardanım. Evet rekabet, hırs ve azim olmayan ortamda başarının gelmesi pek de beklenemez. Ama başarı, çocuklarımızın içine yerleştirdiğimiz arkadaşından nefret etme ve sırf belge aldı diye onu çekememe içgüdüsünün günbegün çocuğun içinde büyümesi midir sizce? Bizler hırs ve azim tohumunu çocuklarımızın içine serpmeye çalışırken ömür boyu sürecek nefret filizleri mi ekiyoruz onların yüreklerine? Önemli olan onların ne kadar belge aldığı, öğretmenlerinin onların hakkında ne düşündüğü değil, bunu unutmayın. Önemli olan ebeveynlerin içindeki ‘’çocuğum hayallerini ve amaçlarını ne sayesinde gerçekleştirebilecek. Bizim bu doğrultuda ona nasıl yardımcı olmamız gerekiyor’’ diye düşüncelerinin onları rahatsız etme hızıdır. Belgenin çocuğun eğitiminde önemli bir rolü olduğunu düşünen kişilere tavsiyem, at gözlüklerini bir an önce çıkartıp yerine bakış açısı yüksek ve kaliteli gözlükler takmalarıdır. Şunu unutmayın: sınırlandırılmayan, önü açık ve kendine inancı tam çocuk demek, geleceği ve eğitim kalitesinin yükselişte olacağı yarınlar demektir.
Kanuni Sosyal Bilimler Lisesi öğrencisi. Defter Arkası'nda 1 senedir yazıyor; durum hikâyeleri, denemeler ve kitap incelemeleri yazmayı çok sever!